23 Şubat 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Hâl-i hayâtında yetmiş bin aded Kelime-i Tevhîd okuyan kimse, bu âlemden îmân ile göçer yani nefsini cehennem ateşinden kurtarır. Bir ölünün rûhuna Allah rızâsı için yetmiş bin Kelime-i Tevhîd okunur ve bağışlanırsa, o kimse azâba müstehak olsa bile, yetmiş bin Kelime-i Tevhîd hürmetine azâbı ref' edilir. Kendisine yetmiş bin Kelime-i Tevhîd bağışlanan zât, azâba müstehak olmamışsa, kendisine cennet derecâtı verilir. Nitekim büyük âlimlerden Molla Husrev gibi, Şeyhülislam Kemalpaşazâde gibi, Ebussuûd Efendi gibi büyük âlimler, vefâtlarından sonra rûhları için yetmiş bin Kelime-i Tevhîd okunmasını vasiyyet etmişlerdir.
Bir gün yolum bir kabristana uğradı. Bir kabrin başında, genç bir adamın hüngür hüngür ağladığını gördüm. Bu gencin başında ağladığı kabir, bana keşf olundu. Gördüm ki kabrin içi kızgın katran ve ateşle dolu idi. Yetmiş bin tevhîd okumuş fakat henüz bağışlamamışdım. Hemen okuduğum bu yetmiş bin tevhîd-i şerîfi, azâb gören kabrin sâhibesine bağışladım. Ağlayan delikanlının hüznü, birdenbire sürûra döndü. Meğer delikanlı da erbâb-ı müşâhededen imiş. O kabirde azâb gören de anasıymış. O gence sordum, "Oğlum, biraz önce hüngür hüngür ağlıyordun, ne oldu da birdenbire gözyaşın dindi ve hüznün sevince döndü?". Delikanlı cevâben dedi ki, "Az önce, siz buraya gelmeden, bu kabirde yatan anam, azâb içerisinde idi. Siz teşrîf buyurdunuz, kabir azâbı kaldırıldı ve anacığım cennet nimetlerine gark olarak rahmet-i Rahmân'a kavuşdu". Okuduğum ve o kabrin sâhibine hediyye etdiğim yetmiş bin tevhîdden hiç kimsenin haberi olmadığı hâlde, o kabirde yatan kişiye olan ikrâm-ı ilâhiyyeyi hem ben hem de o genç, böylece müşâhede etmiş olduk.