8 Ekim 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Bir önceki yazımızda Resûl-i Ekrem Efendimizin her namaz için ayrı abdest almasının hikmetinden bahsetmiş idik. Orada vurgulamayı unuttuğumuz bir husûsu şimdi yazalım. Her namaz için ayrı abdest almak demek, abdesti bozan bir şey olmadığı halde yani abdestli iken abdest almak demekdir. Bu şekilde abdest almaya, Kur`ân-ı Kerîm'den bir âyetle, "nûrun 'alâ nûr" yani "nûr üzerine nûr" tabir edilmişdir.
Bu nûr mes'elesi üzerinde biraz duralım.
Hadîs-i şerîflerde abdest için "وُضُوء vudû" kelimesi kullanılır. Bu kelime temizlik ve güzellik anlamına gelen "وَضاءَة vadâet"den gelir. Bunun da kökü parlaklık ve nûr anlamına gelen "dav' ضوء" kelimesidir. Nitekim bir hadîs-i şerîfde "Kıyâmet gününde mü'minlerin, abdest uzuvlarının yani yüzlerinin, ellerinin ve ayaklarının pırıl pırıl parlayacağı" haber verilmişdir. Kur`ân-ı Kerîm'de de buna işâret eden âyetler vardır. Bunlardan bazıları şunlardır :
وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللّهِ (Sûre-i Al-i Imrân, âyet 107)
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ (Sûre-i Abese, âyet 38)
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ (Sûre-i Kıyâme, âyet 22)
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاعِمَةٌ (Sûre-i Gâşiye, âyet 8)