Abdülehad Nûrî Hazretlerinin Hilmiyyeti

28 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Evliya

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri anlatmışlardı :

Kutbiyyet makâmına ermiş olan büyük velîlerden Abdülehad-i Nûrî Hazretleri Ayasofya'da vaaz edermiş. Bir Ramazan günü vaazdan sonra birisi gelmiş, "Efendim yarın akşam bizim eve iftara teşrîf eder misiniz?" demiş. Hazret-i Şeyh, "Evlâdım, ihtiyarım, sağa sola gidip gelmekde zorlanıyorum, beni mazur gör" dediyse de adam israr etmiş, "Allah aşkına" demiş, "Bekliyoruz, evimize şeref bahşedeceksiniz, bizim için ne büyük şeref" filan deyince Hazret-i Şeyh "Peki" demiş, "Ev nerde?".  Adam adresi vermiş, "Akbıyık, Çıkmaz sokak, 13 numara". Ertesi günü Şeyh Efendi, Ayasofya'da vaaz etdikden sonra, o ihtiyar hâliyle ağır ağır Akbıyık'a inmiş ve araya araya evi bulmuş. Tak tak kapıyı çalmış, birisi kapıyı açmış, "Kimi istiyorsun?" diye sormuş. Hazret-i Şeyh, "İftar için geldim. Akbıyık, Çıkmaz sokak 13 numara burası değil mi?" deyince, "Yanlış geldiniz, burası değil" demişler ve kapıyı yüzüne kapamışlar. Hazret ortada kalmış, top patlamış, Şeyh Baba orada çeşmeden biraz su içmiş. Oradan yavaş yavaş, aç bî-ilâç, su kuvvetiyle, iki su bir ekmeğin yerini, tutar diye,  Ayasofya'ya çıkmış. O gece Ayasofya'da terâvihi kılmış. Ordan da Eyüp'e gidecek Hazret-i Şeyh, evi orada çünkü. 
Ertesi günü, o adam yine gelmiş, "Şeyh Efendi, dün akşam bekledik yâhu, yatsıya kadar çoluk çocuk sofrada sizi bekledik, ayıpdır yâhu! Koskoca bir şeyh efendi söz verip gelmesin, olacak iş mi bu. Ben çoluk çocuğa yemek yedirmedim siz geleceksiniz diye sofrada bekletdirdim" demiş. "Allah Allah! Ayol ben dün akşam geldim, acaba yanlış kapı mı çaldım" demiş Hazret-i Şeyh. "Bize gelmedin" demiş adam. "Fesübhânallah! Bu akşam geleyim öyleyse" demiş Hazret-i Şeyh. "Neresi?", "Çıkmaz sokak, 13 numara". Hazret adresi yazmış. Ertesi gün yine gitmiş, tak tak kapıyı vurmuş, adam kapıyı açmış, "ne istiyorsun" demiş, "iftara geldim", "yanlış kapı" demiş, trak diye kapıyı yüzüne kapamış. Hadi Efendi yine ordan biraz su içmiş tekrar yukarıya Ayasofya'ya çıkmış, orada yatsı ile terâvihi aç karnına kılmış, evinin yolunu tutmuş.

Üçüncü gün gene gelmiş o adam, "Efendi! Senin irfânına hiç yakıştıramadım ben, yâhu insan bekletir mi, iki akşamdır sizi bekliyoruz, ne günahımız var" demesin mi! "Fesübhânallah, oğlum geldim ben, herhalde yanlış kapı çalıyorum, yoksa aşağıda kiracı var da o mu açıyor kapıyı" demiş Hazret-i Şeyh. "Ben görmedim sizi", demiş adam. Üçüncü akşam, Hazret-i Şeyh gene inmiş aşağı, kapıyı çalmış, "Ne istiyorsun be herif!" demiş kapıyı açan adam, "iftara geldik", "ne iftarı be!" demiş, "ne beleşçizsiniz be!" demiş, "üç akşamdır seni şu kapıdan sepetliyorum gene geliyorsun buraya" demiş. Hazret-i Şeyh hiç kızmamış, "Peki evladım" demiş, "haydi allahaısmarladık" demiş gerisin geriye dönmüş. Arkasından adam koşmuş, eteklerini öpmüş, ayaklarına kapanmış, "Efendim, bir talebenin hocayı imtihan etmesi ayıpdır, kul Allah'ı imtihan edemez, ümmet Peygamber'i imtihan edemez, ben bu denâati iritkâb etdim ama maksadım sizin kemâlinizi ortaya çıkarmak, güzel ahlâkınızı göstermekdi, ne olur beni affedin" demiş.

Efendi Hazretleri Hazret-i Şeyh'in diğer bir menkıbesini de şöyle anlatmışlardı :

Bir Yahudi gelmiş, Hazret-i Şeyh'in kapısını çalmış, "Efendi bir şey soracağım, aşağı iner misin" demiş. Hazret-i Şeyh o ihtiyâr hâliyle iki kat merdivenden aşağı inmiş, "Buyrun" demiş. Yahudi, "Sen gelinceye kadar unutdum" demesin mi! "Peki aklına geldiği vakitde gel" demiş Hazret-i Şeyh ve yukarıya çıkmış. On dakika sonra yine gelmiş Yahudi, "aklıma geldi, in aşağı" demiş. Hazret-i Şeyh yine aşağı inmiş. Yahudi "gene unutdum" demiş. Yedi sefer Hazret-i Şeyh'i indirmiş, Yedici seferinde demiş ki, "Efendi, unutmadım, gel bakayım. Şurada hayvanlar var, köpekler var, onların tüyü mü efdal, senin sakalın mı?" demiş. Hayvanların tüyleri mi efdal sizin sakalınız mı?". Demiş ki, "Hazret-i Allah'a îmân etmedimse, Resûl-i Ekrem'e gönül vermedimse, şerî'at-ı garra-i Ahmediyyye ile mütehallik olmadımsa, elbet ki hayvanların tüyleri benim sakalımdan efdaldir, Ama ben Allah'a inandım, Peygamber'e gönül verdim, şerî'at-ı garra-i Ahmediyyeye boyun verdim, elbet ki benim sakalım hayvanın kılından efdaldir evladım" demiş. Hiç kızmamış. Yahudi Hazret-i Şeyh'in bu tavrı karşısında dayanamamış islâm ile müşerref olmuş. "Efendi ben seninle alay etmeye geldim, sen beni kalbimden vurdun" demiş, "Lâ ilâhe illallah Muhammedü'r-Resûlullah" demiş islâm ile müşerref olmuş.
Evliyâlar Dost ilinden geldiler
Halkı ıslâh etmek içün her biri
Evliyâlar gelmeseydi âleme
Bu cihân halkı kalaydı serseri
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön