3 Mayıs 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Abdullah el-Mübârek Hazretleri, Haccdan dönerken uğradığı bir beldede dört-beş yaşlarında bir çocuk görmüş. Çocuk, toprakları ortaya yığıyor ve gülüyor, sonra topladığı toprakları vurup dağıtıyor ve ağlıyor, bu şekilde bir oyun oynuyormuş. Abdullah el-Mübârek, "Çocuğa selâm vereyim mi vermeyeyim mi?" diye bir an düşünmüş. İçinden bir ses "Çocuk selâmın kıymetini ne bilir, verme!" demiş. Diğer bir ses ise "Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem çocuklara da selâm verirdi hattâ başlarını okşardı öyleyse sen aklını Muhammed aleyhisselâm yoluna kurbân et ve selâm ver!" demiş. Abdullah el-Mübârek, içinden gelen ikinci sese uyarak çocuğa selâm vermiş : "Es-selâmu aleyküm yâ veledî" yani "Allah'ın selâmı üzerine olsun evlâdım" demiş. Çocuk "Ve aleykümselâm yâ Abdullah el-Mübârek" deyip ismini de zikrederek selâmını alınca Abdullah el-Mübârek hayretler içinde kalmış ve çocuğa "Oğlum, sen beni nereden tanıyorsun?" diye sormuş. Çocuk, "Âlem-i ervahdan tanıyorum. Seninle aynı safda idik. Allah teâlâ sana Abdullah el-Mübârek diye hitâb ettiğini duydum da oradan biliyorum" demesin mi!Efendi Hazretleri çocuk yaşda bu gibi hârikulâde hâlleri ile temâyüz eden velîlerin velâyetinin kisbî değil vehbî olduğunu bunlar için "seçilmiş" ma'nâsına "ıstafâ" tabiri kullanıldığını beyân buyurdular.
Abdullah el-Mübârek Hazretleri "Belli ki bu çocukda vehbî ilim var, hazır böyle birini bulmuşken merâk ettiklerimi sorayım" demiş ve "Evlâdım, bana akl-ı meâd ile nefsin ta'rîflerini yapabilir misin?" diye sormuş. Çocuk, "Elbette ederim, ondan kolay ne var" diyerek şöyle demiş : "Az önce bu çocuğa selâm vereyim mi vermeyeyim mi diye düşündüğünde, içinden bir kuvvet verme demişdi ya, işte o kuvvet senin nefsindir. Diğer bir kuvvet de aklını Resûlullah yolunda kurbân et de selâm ver demişdi ya işte o da akl-ı meâdındır"
Abdullah el-Mübârek Hazretleri bu cevâba hayrân kalarak çocuğa tekrar sormuş : "Evlâdım, bu topraklarla niye oynuyorsun?". Çocuk cevâben, "Çocuğum, oyun ihtiyâcım var" demiş.Efendi Hazretleri çocukları oynatmak husûsunda şöyle buyururlardı :
Abdullah el-Mübârek Hazretleri tekrâr sormuş : "Peki ama sen bu toprakları topluyorsun ve gülüyorsun, sonra dağıtıyorsun ve ağlıyorsun. Bu ne demek oluyor?" Çocuk cevâben, "O topladığım topraklar insanın remzidir. İnsan, o tarladan bu bostandan yenilen gıdalardan meydana gelen meniden teşekkül eder. İnsanın vücûdu böylece ma'mûr olur ve beytullah olur zîrâ Allah insanın kalbine tecellî eder. Sonra ecel gelir, o vücûd toprağa karışır, dağılır gider. İşte bbeytullah-ı hakîkî olan insan meydâna gelince seviniyorum, dağılınca üzülüyorum" demiş.
Resûlullah yolunda aklını kurbân etmeyen Allah'a vuslat bulamaz. Akıl bir ata benzer, insanı denizin kenarına kadar götürür, denizden öteye götüremez. Denize açılmak için gemi lâzımdır. Sonra gemiden denize inmek lâzımdır. Yüzme bilmeden denize inersen boğulursun. Şerîat gemidir. Hakîkat denizdir.