Abdüsselâm Şeybânî Hazretleri ve Menâkıbı

25 Aralık 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Sertarikzade Mehmed Emin Efendi
Muzaffer Efendi Hazretleri İstanbul'da kurulan ilk Sa'dî Dergâhının hikâyesini ve o dergâhın ilk şeyhi olan Sa'deddîn Cibâvî Kuddise Sırruh Hazretlerinin neslinden gelen Abdüsselâm Şeybânî Hazretlerinin ibret ve derslerle dolu menkıbesini şöyle anlatmışlardı :
Abdüsselâm Şeybânî Hazretleri Şam'dan İstanbul'a gelmiş. Kovacılar Tekkesi diye meşhûr olan ve  Tarîk-i Celvetiyye’den Şeyh Şîrden isminde bir zâtın postnişîn olduğu dergâha gelmiş. Kapıyı çalmış ve Şam'dan geldiğini, fakîr olduğunu ve müsâade edilirse o gece orada kalmak istediğini söylemiş. Şeyh Efendi, kapıdaki zâtın dış görünüşünü beğenmeyip "Haydi sen Tahtakale’ye git, senin hemşehrilerin oradadır, fıstık satarlar, sana yatacak yeri onlar göstersin” diyerek kapıdan savmış.
Abdüsselâm Şeybânî Hazretleri kapıdan kovulunca, sokakda rastladığı bir zâta, geceyi nerede geçirebileceğini sormuş. O zât da, gurebânın Ayasofya Câmi‘-i Şerîfinin son cemâat yerinde yattığını söyleyerek yolu ta‘rîf etmiş. Hazret, doğru Ayasofya'ya gitmiş ve orada mihmân olmuş. Ertesi gün Cuma olduğundan Pâdişâh Ayasofya'da selâmlık yapacağı için Topkapı Sarayından Ayasofya'ya doğru gelirken önüne büyük bir yılan çıkmış. Pâdişâh yılandan hem korkmuş hem de teşe'üm etmiş. Adamlarına yılanı yoldan kaldırmalarını emretmiş. Ancak ne yapıldıysa yılanı bir türlü yoldan uzaklaştıramamışlar. O arada bu hâdiseye şâhid olan Abdüsselâm Şeybânî Hazretleri, halkın arasından geçip yılanın yanına gelmiş ve hayvanın kulağına bir şeyler fısıldamış ve yılan, deniz tarafına doğru süratle uzaklaşmış. Pâdişâh da bu hâdiseye bizzât şâhid olduğu için adamlarına "Bu zâtı Cuma'dan sonra mutlaka saraya getirin" diye sıkı sıkı tenbîhâtda bulunmuş. 
Abdüsselâm Şeybânî Hazretleri saraya götürülür ve pâdişâh ile görüştürülür. Pâdişâh onunla uzun uzun sohbet eder ve ilmine, irfânına hayrân olur. İstanbul'da kalmasını ricâ eder ve "Size bir zâviye yaptıralım" der. Abdüsselâm Şeybânî Hazretleri, "Kovacılar Dergâhını verirseniz kabûl ederim, yoksa burada durmam" diyerek pâdişâhı şaşırtır. Çünkü o dergâhın şeyhi pâdişâhın şeyhidir. Pâdişâh "Size nerede ve nasıl isterseniz o şekilde bir dergâh yaptırayım, yeter ki oradan vazgeçin" derse de Abdüsselâm Şeybânî Hazretleri râzı olmaz. Pâdişâh da kendi şeyhi olan Şeyh Şirdân Efendi'yi meşîhatden azlederek yerine Abdüsselâm Şeybânî Hazretlerini ta'yîn eder. 
Abdüsselâm Şeybânî Hazretleri kendisini kapıdan kovan Şeyh Efendi’ye haber gönderip "Siz bizi Tahtakale’ye göndermiştiniz, şimdi de siz gidiniz bakalım" demiş ve dergâhın kapısından fukarâyı kovmanın ne olduğunu göstermiş.
Efendi Hazretleri bu menkıbeyi naklettikden sonra buyurdular ki :
Bir dergâha şeyh olmak, posta oturup hindi gibi kabarmakla olmaz. Şeyhlikden maksad fukarâya hizmetdir, nerede kaldı ki fukarâyı kapıdan kovmak.
İstanbul'da ilk Sa'dî dergâhının kuruluşunu da Efendi Hazretleri şöyle beyân etmişlerdi :
Sa'dîler fetihde bulunmadıkları için o zamâna kada İstanbul'da bir Sa'dî dergâhı yokmuş. Abdüsselâm Şeybânî Hazretleri pâdişâh emriyle bir dergâha postnîşîn olunca o devrin meşâyihi toplanarak bu mes'eleye bir hâl çâresi düşünmüşler ve "Bu zât madem ki İstanbul'da Sa'dî tarîkini neşredecek, o zaman buradaki meşâyihden birisini seçerek ondan icâzet alsın" diye karar vermişler. Hazret'i meclislerine da'vet edip bu tekliflerini söylemişler, O da kabûl etmiş. O meclisde bulunan yüzden fazla şeyh efendi arasından, Cerrâhî Âsitânesi Postnişîni Sertarikzade Şeyh Mehmed Emîn Efendi Hazretlerini seçmiş. Abdüsselâm Şeybânî Hazretlerini, dergâhda halvete sokan Mehmed Emîn Efendi Hazretleri, kırk gün boyunca ona ne su ne de yemek vermiş. Kırkıncı günün sonunda kapısını çalınca kapı açılmamış, içerden ses de gelmemiş. Herkes Hazret'in açlıkdan ve susuzlukdan öldüğünü düşünürken Şeyh Efendi kapıyı bir daha çalmış. Kapı yine açılmamış. Nihâyet üçüncü çalışda kapıyı açan Abdüsselâm Şeybânî Hazretleri, Mehmed Emîn Efendi Hazretlerinden hilâfet ve icâzet alarak kemâlini isbât etmiş.
Tarîk-ı Sa‘diyye’de “Pîr-i Sânî” kabûl edilen Abdüsselâm Şeybânî Hazretlerinin türbe-i şerîfinde Sa‘dî tâc-ı şerîfi ile Cerrâhî tâc-ı şerîfi bir arada durmakdaymış. Bayramlarda ve kandil gecelerinde edeben sanduka üzerine Cerrâhî tâcı konulurmuş. Tarîk-i Sa‘diyye’nin “Abdüsselâm” koluna mensûb herhangi bir Sa‘dî dergâhında tâc veya iclâs cemiyeti olursa, Cerrâhiyye meşâyihinden bir şeyhin ya rehber olması veya iclâs ettirmesi de erkândanmış.

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön