Acaba Îmânım Allah Katında Makbûl mü?

3 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Münafık
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Biliyor musun mecûsî neye derler? Ateş-pereste derler. Ateşe tapana mecûsî derler. Zamânımızda nice ateş-perestler vardır, nice para-perestler, nice kadın-perestler vardır, taparlar. Ama isimleri islâm ismidir. Ahmed, Mehmed, Hasan, Hüseyin gibi islâm isimleridir. Nüfus kağıtlarında kayıtları vardır, islâm kaydı vardır. Acaba Allah'ın îmân kütüğünde, kayıtda ismi var mı acaba, onu düşünmez hiç. Müslümanım diyorsun, yüreğin titresin, "Yâ Rabbi, beni îmân ile yaşat, îmân ile öldür, sâlihlere ilhâk eyle", gece gündüz buna yalvar. "İhdine's-sırâta'l-müstakîm"de, sırât-ı müstakîmde dâim ve kâim olmayı Allah'dan dile. Çünkü senin mücerred iddian budur. Bir de Allah'ın bir îmân defteri vardır ki, o defterde isimlerimiz kayıtlı mı acaba? Bilmiyoruz. Yâ Rabbi, o îmân defterinde, saîdler defterinde isimlerimiz kayıtlıysa, orada ibkâ et isimlerimizi. Şakîler defterinde kayıtlıysa, oradan imhâ et Yâ Rabbi.

Efendi Hazretleri buyurdular ki :

"Rabbim Allah" diyorsun ama acabâ Allah seni kabûl ediyor mu? "Peygamberim Muhammed Mustafâ" diyorsun ama bu suçlarla, bu yüz karalığı ile Peygamber seni ümmetliğe kabûl ediyor mu? Hiç bunu düşündün mü? "Rabbim Allah", "Dînim İslâm" diyorsun ama bu senin kendi iddiân. Acaba seni defter-i îmâna, defter-i islâm'a kaydettiler mi? Çünkü, "وَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ آمَنَّا بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billahi ve bil yevmil âhıri ve mâ hüm bi mü'minîn"  âyet-i kerîmesiyle beyân olunduğu üzere, bir çok insan vardır ki, "Ben Allah'a ve kıyâmet gününe inandım" diyor ama Allah bunlar hakkında, "وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ Onlar mü'min değildir" diyor. Halbuki kendince inanıyor ama Allah bunlar için "onlar mü'min değildir" diyor. Allah diyor, ben demiyorum!
Hocaefendiler ibâdetlerin kabûl olup olmayacağından bahsederler de nedense îmânın kabûl olup olmayacağından hiç bahsetmezler. Halbuki bu çok mühim bir mes'eledir ve Kur`ân-ı Kerîm'in bir çok yerinde buna işâret vardır. Meselâ Sûre-i Bakara'nın başlarındaki "وَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ آمَنَّا بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hüm bi mü’minîn" âyet-i kerîmesi bunlardan biridir. Bu âyet-i kerîme çok açık şekilde, mü'min olduğunu iddiâ ettiği halde îmânı makbûl olmayan yani Allah katında mü'min kabûl edilmeyen insanlar hakkındadır. Diğer bir âyet-i kerîmede de Cenâb-ı Hakk "وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ ve men yebtegi gayra'l-islâmi dînen felen yukbele minh, ve hüve fîl âhirati minel hâsirîn " buyuruyor. Âyet-i kerîmeden açıkça anlaşılıyor ki, bir insanın ismi islâm ismi de olsa, kişi ben müslümanım da dese, eğer tuttuğu yol islâm yolu değilse, bu kişi Allah katında müslüman sayılmaz. Bu dünyâda kendisini de başkalarını da kandırır ama âhiretde hakîkat ortaya çıkınca hüsrâna uğrar.

Ashâb-ı kirâmdan bazılarının Resûl-i Ekrem Efendimize mürâcaat ederek "Yâ Resûlallah, içimizden öyle şeyler geçiyor ki, onu söylemekdense kömür kesilinceye kadar yanmayı veya gökden yere atılmayı tercîh ederiz. Bu vesveseler îmânımıza zarar verir mi?" demeleri üzerine Hazret-i Peygamber "Hayır tam tersi. Sizdeki bu hâl, îmânın ta kendisidir" buyurmaları da aynı hakîkate işâret eder.

Hazret-i Ömer gibi zâtın, Resûl-i Ekrem Efendimizin sırdaşı olan Huzeyfetü'l-Yemânî Hazretlerine mürâcaat ederek "Resûlullah'ın sana bildirdiği münâfıklar arasında ben de var mıyım?" diye sormasının sebebi de budur işte.

www.muzafferozak.com



Listeye geri dön