
Ecdâdımızın Hazret-i Hâlid'e gösterdiği hürmet ve ta'zîmden bahsedince günümüzden de bir misâl vermek şart oldu. Bu Ramazân-ı Şerîf'de Kağıthâne tarafında bir ahbâbınıza iftara davetliydik, gecenin ileri bir saatinde fakîrhâneye dönerken sâhil yoluna girdim ve Eyüb'e doğru yol aldım. Daha Eyüb'e birkaç kilometre kala trafik tıkandı, adım adım gitmeye başladık. Kendi kendime "Allah Allah, bu saatde bu kadar insanın buralarda ne işi var?" diye düşünmeye başladım. İftar vaktinden önce olsa ya da sabah namâzına doğru olsa anlarım ama sahur vaktinde binlerce insanın Eyüb'e gitmesine bir ma'nâ veremedim. Biraz ilerleyince trafik sıkışıklığının sebebi anlaşıldı. Meğer o civarda ne kadar yeşil alan, park, bahçe, kafeterya varsa hepsi de ağzına kadar doluymuş. Manzara, hakîkaten şaşılacak bir manzaraydı. Bir bayram yerinde ya da bir panayırda bile böyle bir kalabalık ve şenlik görülmemişdir. Mangallar yakılmış, her yer duman altı olmuş, yeniliyor, içiliyor, top oynanıyor, vur patlasın çal oynasın, şen kahkahalar atılıyor. Tam bir kepâzelik! Düşünebiliyor musunuz, bütün bunlar bir Ramazan gecesinde, hem de sahur vaktinde, üstelik de Hazret-i Hâlid'in huzûrunda yapılıyor! Vaktiyle Eyüb'e abdestsiz ayak basmayan bir milletin çocukları bakın ne hâle gelmiş! Vaktiyle Ramazân-ı Şerîf'de Eyüb'e gidip orada ibâdetle ve zikrullah ile meşgûl olmayı, hattâ i'tikâfa girmeyi âdet edinmiş bir milletin çocukları görün ki ne hâle gelmiş! Yazık çok yazık!
Bundan neredeyse kırk sene evvel Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri şöyle buyurmuşlardı :
Eyüb'e gitdiğin var mı? Eyüb'e vaktiyle pâdişâhlar, sadrazamlar, büyük paşalar gitdiği vakitde, Bostan İskelesinden aşağı inerler, bineğe binmezler, ayakkabılarını ellerine alırlar, koltuklarının altına koyarlar, öyle yürürlerdi. Kim? Allah Resûlü'nün ensârı O! Şimdi bizimki, elinde cigara, bir eli cebinde, abdestli, abdestsiz, namazlı namazsız. Allah affetsin, kimseyi kınamıyorum. Hâlimiz böyle, çirkin bir vaziyetde. O vakitler böyle, sultânlar dahî ayakkabılarını çıkarırlar, yalınayak giderlerdi. Niye? Çünkü Hâlid ibn Zeyd var. Eyüb'e giden pâdişâhlar, ayakkabılarını çıkarırlar, koltuklarının altına alırlar, öyle giderlermiş. Edeb bakımından. Öyle gidiyorlar. Kim O? Hâlid ibn Zeyd Ebâ Eyyûbe'l-Ensârî.
Bir nazar eyleyin devr-i zemâne kârbân-ı İslâm çekildi gitdi
Hakk yardım eylesün ehl-i îmâne hep ricâl-i kirâm çekildi gitdi
Ehl-i tevhîd bugün ne garîb kaldı derde şifâ veren ne tabîb kaldı
Hilm ü hayâ ile ne edîb kaldı 'ulemâ-yı 'ızâm çekildi gitdi