Adam Çekiştirme Hastalığı

2 Ekim 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Muzaffer Efendi

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Ekseriyâ bizim müslümanların yapdığı işdir, bir ahlâksızlıkdır bu, hepimiz yapıyoruz maalesef, hepimizde var bu hastalık. Adam çekiştirmek. Adam eti yemek oluyor bu. 

Hattâ bir gün Huzûr-ı Risâlet'de bir zât...İsim vermeyeyim ben ki iyi olmuyor isim vermek, eskiden vâizken verirdim isim, şimdi veremiyorum isim, korkuyorum. Bir kadın gelmiş Huzûr-ı Saâdet'e, uzun boyluymuş kadın. Efendimize bir şey sormuş, sallallahu aleyhi veselleme. Ramazanmış. Efendimiz ona cevâb vermiş. Sonra o gitmiş. Orada bulunan bir hanım daha varmış, Efendimizin yanında, "Yâ Resûlallah, ne kadar uzun boylu kadın değil mi?" demiş. "At ağzından!" demiş Efendimiz. "At ağzından! At ağzından!". Tükürmüş, bakmış bir et parçası. "Az kalsın yuyacakdın", demiş, "gidiyordu orucun, kadının etini yedin". "Ben doğrusunu konuşdum yâ Resûlallah, boyu uzun". "İşte bu gıybet, adam çekiştirmek bu". Olmayanı söylersen bühtan o, iftirâ o. O daha berbat. 

Gene böyle bir şey olmuş. İki sahabenin yanına Selmân-ı Fârisî'yi vermiş Cenâb-ı Peygamber. Bir yere gidiyorlarmış. Peygamberimiz iki zenginin yanına bir fukarâ verirmiş böyle, geçinsinler diye. İki kişinin yemeğiyle üç kişi doyar çünkü. Gidiyorlarmış, bir yere varmışlar. Ramazanmış. O iki sahabe sıcakdan fenâlaşmışlar. Zengin tabii ikisi, hâli vakti yerinde onların. İçlerinde fukarâ Selmân-ı Fârisî. Demişler Selmân-ı Fârisî'ye, "Yâ Selmân, git Resûl-i Ekrem'e, yakın burası Medîne'ye, git sor gel, biz helâk olduk, öleceğiz, gideceğimiz yere varamayacağız, orucu açalım mı?". Selmân-ı Fârisî dönmüş Medîne'ye, gelmiş Huzûr'a, "Yâ Resûlallah, o iki zât fenâ hâlde oruçdan bunaldılar, orucu açalım mı diye soruyorlar" deyince, "Onlar iftarı yapdılar" demiş Selmân'a. "Yâ Selmân, onları iftarı yapdılar, senin etinle" demiş. Meğerse demişler ki, "Selmân da gitdiği yerden gelmez" demişler, ikisi konuşurken. "Ağırdır ayakları, ağır gider" demişler. 

Bir de bühtan var. Meselâ senin aleyhinde sende olmayan bir şeyi söylüyorum ben, senin aleyhinde konuşuyorum, sende olmayan bir şeyi, bir kötü sıfatı. Sende yok ama öyle bir sıfat. O, bühtan. Onun tövbesi daha ağır. Nerede konuşdum? Burada değil mi, bu adamları bulup söyleyeceğim ben, diyeceğim ki, "Efendiler, ben Hâfız İsmâil Efendi hakkında böyle konuşdum, ben yalancıyım, onda öyle bir ahlâk yokdur, ben yalan söyledim, iftirâ etdim adama". Sonra gideceğim seni bulacağım, "İsmâilcim, ben senin aleyhinde böyle konuşdum, sana iftirâ etdim. Seni kimlere karaladımsa onlara haber verdim. Hakkını bana helâl et" diyeceğim. Sen de bana hakkını helâl edeceksin. Sonra ben Cenâb-ı Hakk'a yönelip diyeceğim, "Yâ Rabbi, rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve in lem tağfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne mine'l-hâsirîn", ağlayacağım, sızlayacağım, Allah'dan mağfiret dileyeceğim. Öyle kimseye söylemeden "Tövbe Yâ Rabbi" demekle olmaz. Yevm-i kıyâmetde lap yakasına sarılır.

Hele iffet nâmus meselesi! Lu'ine'd-dünyâ ve'l-âhire, iffet hakkında konuşursa, dünyâ ve âhiretde Allah'ın lanetine uğrar. Gözüyle görse dahi söyleyemez. Dört kişi görecek. Anlatamaz, söyleyemez. Ekseri bizim mahallelerimizde vardır böyle, "Bu kadın iyi giyiniyor, herhalde bir şeyi var bunun gâliba" filan. Mutlakâ lanete uğrar, Allah'ın lanetine uğrar. Erkek iyi giyiniyor, "Bunda bir şey var, giyiniyor bu fazla mazla" filan. Böyle iffetiyle oynuyor, arkasından, haberi yokken, Allah'ın lanetine uğrar. 

Onun için çok adam var, namaz kılıyor kılıyor câmide, kılmayanlara lafım yok, onlar ne yaparlarsa yapsınlar, kılıyor, alnı secdede delinse, yarın yevm-i kıyâmetde paçayı kurtaramaz. Onun için bakın görün, rüyâlarda görüyoruz ölenleri, hep çirkin vaziyetde. Kim varsa göstersin bana bakalım bir tânesi, ben cennete gitdim diyenlerden. Haydi! Akrabalarınızdan, bildiklerinizden. Şeyhinden tut hocasına varasıya, imamına varasıya kadar, hepsi bir belâya mübtelâ olmuş âhiret âleminde. 

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön