- Birincisi, "Huzi'l-afv". Affa sarıl, af yolunu tut, dâimâ affedici ol demekdir bu. Yani ne olursa olsun sen dâimâ affı tercîh et demekdir bu. İntikam almaya kalkma demekdir. Nefsimize ağır gelen davranışlar ve fiiller karşısında dâimâ sabretmemiz gerekdiğini anlıyoruz bu âyetden. Haksızlığa da uğrasak sabırlı olmalı, affedici olmalı, bize kötülük yapanlara kötülükle karşılık vermemeliyiz, bunu emrediyor Allah. Âyetin diğer bir vechesinde ise, başkalarına da dâimâ af yolunu göstermek, affa teşvîk etmek, intikamdan, kînden, nefretden sakındırmak var.
- İkincisi, "Ve'mur bi'l-urfi, iyiliği emret". Burada da iki vecih var. Birincisi, nefsimize dâimâ iyiliği emretmek demekdir bu. Malum ya, kötülük gören, haksızlığa uğrayan, zulme maruz kalan insan, kızar, sinirlenir, kinlenir ve intikam almak ister. Halbuki Allah kötülüğe karşı kötülükle mukâbele etmemizi istemiyor, bilakis kötülük yapana bile iyilik etmemizi istiyor. Bu, nefse ne kadar ağır gelirse, Allah'ın da o kadar hoşuna gider. İkinci vecih, başkalarına da bu tavsiyede bulunmakdır.
- Üçüncüsü, "ve a'riz ani'l-câhilîn". Yani câhillerden yüz çevir, onlardan sarf-ı nazar eyle, aldırma onlara demekdir. Burada câhil, bilgisiz, okumamış, tahsîl görmemiş kimse demek değildir. Burada câhilden murâd, kendini bilmez demekdir, zâlim demekdir, küstah demekdir, edesiz ve ahlaksız manâsınadır. Onlara aldırmamak demek, bu gibi kimselerin yapdıkları haksızlıklara, eziyet ve cefâlara karşılık vermemek, öfkeye kapılarak düşmanlık yapmamak, onlarla itişmemek, kavga etmemek demekdir. Bunun diğer bir manâsı da kötüleri kötülememekdir. İnsan her şeyi Hakk'dan bilirse, kimseyi kötüleyemez. Çünkü fâil-i hakîkî, Allah'dır, kullar birer vâsıtadan ibâretdir.
Dikkat edilirse, üçü de birbirine bağlı ve birbirini tamamlayan emirlerdir bunlar. Aynı zamanda devamlılık da ifâde eder bunlar. Yani bu emirlere bir defaya mahsûs yâhud üç beş kere değil, devamlı olarak riâyet etmek lâzımdır.