Âh Nefsim Seni Nic'eyleyeyin

3 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Aziz Mahmud Hüdayi
NUTK-İ ŞERÎF

Râh-ı Hakk'da kolayına gitdin
Âh nefsim seni nic'eyleyeyin
Onmadıklıkda gâyete yetdin
Hay nefsim seni nic'eyleyeyin

İnsana yakışan nefsin arzularına uymamak, Hakk'ın emirlerine uymakdır. Hakk'ın emirlerine uymayıp nefsinin arzularına tâbi' olan kişiler hem bu dünyâda hem de âhiretde zelîl olmaya mahkûmdur. 

Nice bir kibr ü 'ucb u hıkd u hased
Nice bir hubb-ı câh u hubb-ı zeheb
Sana uslanmak ola mı ki 'aceb
Âh nefsim seni nic'eyleyeyin

Nefsin kötü sıfatlarından kurtulmayan felâha eremez. Bu kötü sıfatların başlıcaları kibir, ucub, hased, riyâ, gadab, mal-mülk sevgisi, makâm-mevki' tutkusu gibi sıfatlardır.

Kasd et ihlâsa vü riyâyı bırak
Kendi hazzın ko Hakk rızâsına bak
Yaradan usladır seni ancak
Hay nefsim seni nic'eyleyeyin

İhlâs ile yapılmayan ameller makbûl olmaz. Allah'a kâmil bir îmân ile inanan kimse riyâ ile iş yapmaz çünkü riyâda şirk-i hafî vardır. Nasıl ki bir köle yaptığı işi efendisini hoşnûd etmek için yaparsa, Hakk'a kul olan kişi de sadece Allah rızâsını gözetmeli, kendi nefsini veya başkalarını işe karıştırmamalıdır.

Bırakıp bu hevâ vü tezvîri
Kerem et ko bu sû'-i tedbîri
Gözlemek yeğ değil mi takdîri
Âh nefsim seni nic'eyleyeyin

Allah yoluna girenler, hevâlarını terk etmelidirler. Üstelik bu terk, sözde kalmamalı, kalblerinden geçen itirazları da çıkarmalıdırlar. Kadere itirazın alâmeti takdîre karşı habire tedbîr almakdır. Tedbîri terk eylemeyen takdîre rızâ göstermiş olmaz.

Hâb-ı gafletden aç gözünü uyan
Devlete erdi enbiyâya uyan
Olma hod-bîn gör Hudâ'yı hemân
Hay nefsim seni nic'eyleyeyin

İnsana düşen gaflet uykusundan uyanmak ve Resûl-i Ekrem Efendimizin getirdiği şerî'ata uymak ve gösterdiği yolda dosdoğru gitmekdir. Yoksa körün değneğini bellediği gibi kendi nefsinden ve hevâsından başka bir şey görmeyen kimse doğru yolu aslâ bulamaz. Nefsinin boynunu vurmayan Hakk'ı göremez.

Doğru yola Hudâ hidâyet ede
Vardır ümmîdimiz inâyet ede
Ehl-i İslâm u ehl-i tâ'at ede
Âh nefsim seni nic'eyleyeyin

Ârif olan dâimâ Allah'a yalvarır ve O'ndan hidâyet ister. Her gün beş vakit namazda "İhdinessırâtalmüstakîm" âyetini okumakla emrolunmamızın bir hikmeti de budur. Arif olan Allah'a "Beni ibâdet ve tâ'atına mahkûm et, îmândan, Kur`ân'dan islâmdan ayırma" diye yalvarır. Çünkü bilir ki Hakk'a kul olan iki cihâna sultâna olur. 

Mutma'inne olup rızâya eriş
Yürü marziyye ol safâya eriş
Terk edip fânîyi bekâya eriş
Hây nefsim seni nic'eyleyeyin

Hakk yoluna girenler, nefs ile mücâhedeyi hiç bırakmadan en azından mutmainne makâmına ermelidir. Bu makâma ermeden ölenlerin âkıbetlerinden korkulur. Mutmainneye eren orada da kalmayıp, râdıyye ve merdıyye derecelerine de erişmelidir ki insân-ı kâmil ola. Nefsinden külliyen geçip fenâ ve bekâ mertebelerine ermelidir ki, nefs ile mücâhededen maksad da budur.

Azîz Mahmûd Hüdâyî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî

Hazret-i Pîr, bu nutk-i şerîfinde kendi nefsini levm edip kendi kendisine nasîhat ederek aslında bizlere tenbîhâtda bulunuyorlar. Bu tarzda nasîhat etmek, büyük mürşidlerin hepsinde gördüğümüz zarîf ve ârifâne bir irşâd usûlüdür. Bu gibi nutukların diğer bir hikmeti de şudur ki, insan ma'nen ne kadar yükselirse kendisini o kadar aşağıda görür. Bir insanın ilmi ne kadar artarsa kendisini o derece câhil görür. Diğer bir hikmeti de "hasenâtü'l-ebrâr seyyiâtü'l-mukarrabîn" hakîkatinde gizlidir.
Listeye geri dön