Âh Teslîmiyyet

30 Ocak 2025 tarihinde yayınlanmıştır.

Tasavvuf
Seyr u sülûkün esaslarından biri olan teslîmiyyet hakkında çok şeyler yazdım burada, bilenler bilir. Şimdi gene yeri geldiği için bir iki söz daha etmek istiyorum bu husûsda.

Malûm ya, tasavvufa ve turuk-ı aliyyeye dışardan bakanların hiç anlayamadıkları ve kabûl edemedikleri bir husûs bu. Bir kimse niçin irâdesini başkasına teslîm etsin, niçin kendi aklını kullanmasın da bir mürşide tâbi olsun ve ona itâat etsin, bunu kabûl edemiyorlar. Zannediyorlar ki, şeyhlerin halkı istismar  etmek için îcâd etdikleri bir şeydir bu. Gûyâ şeyh, etrâfına adam toplayıp onları köle gibi kullanıyor, kendisine hizmet etdiriyor. Evet, bunu yapan sahtekârlar da olmuşdur, bugün de vardır bu gibi şarlatanlar, ammâ sû-i misâl emsâl olmaz. Bir mürşid-i kâmil katiyyen böyle bir şey yapmaz. Zîrâ dünyâdan ve ehl-i dünyâdan berîdir hakîkî mürşidler. Mürşide teslîmiyyetden maksad, sâlikin nefsini kırmak ve bu sûretle onun Allah'a teslîmiyyetini temin etmekdir. Yani mesele aslında Allah'a teslîmiyyet meselesi, başka bir şey değil.

Burada yine pek anlaşılmayan bir mesele var. Allah'a teslîmiyyet deyince, bazıları yalnız Hakk'ın emir ve yasaklarına uymayı, boyun eğmeyi anlıyor. Yani namaz kılmak, oruç tutmak, içki içmemek, kumar oynamamak gibi. "Bunları yapmak için bir mürşide ne gerek var" filan diyorlar. Doğru, bunlar için bir mürşide hâcet yok ama bu teslîmiyyetin en basit kısmı, en kolay tarafı. Asıl teslîmiyyet Hakk'ın kazâsına rızâ göstermek, O'na tam manâsıyla tevekkül etmek, her işi O'na tefvîz etmek, O'nun irâdesi nasıl tecellî ederse etsin, dâimâ hoşnudlukla karşılamakdır. İşte ehlullahın, kâmil mürşidlerin teslîmiyyetden murâdları budur.

Bazen ben görüyorum marketde, şurada burada, çocuk annesinin eteğine yapışmış, "ille de şunu alalım" diye şekerlemeleri, abur cuburları gösteriyor. Eğer anne bilinçli bir anneyse, almıyor, "hayır!" diyor çocuğa. Çocuk dinler mi, ısrar ediyor. Anne dirâyetli bir anne ise, aldırmıyor çocuğun ısrarına. Bakıyor çocuk böyle iknâ edemiyor annesini, başlıyor cazgırlık yapmaya, bağırmaya çağırmaya, hattâ ter ter tepinmeye. Etraf rahatsız olursa annesi mahcûb olur, mecbûr kalır almaya diye, öyle düşünüyor köftehor. Eğer anne prensip sâhibi, ciddi bir kadınsa, çocuk ağlasa da yırtınsa da almıyor onun istediği zararlı abur cuburu, ne idüğü belirsiz şekerlemeleri. Anne çocuğun iyiliği için yapıyor bunu ama çocuk farkında değil. Çünkü o iyiyi kötüyü ayırd edemiyor daha.

Kezâ çocuğun ana babasına itâati ve teslîmiyyeti, ana babasının menfaati için değil, çocuğun menfaati içindir. Çocuk hayrı şerri seçemez, iyiyi kötüyü ayırd edemez, tehlikelerin farkında olamaz, başını kolayca belâya sokabilir. Ebeveyn ise, çocuklarına karşı merhamet ve şefkatle dolu olduğundan, çocuğu her türlü kötülüklerden korur, ona bir takım kurallar ve yasaklar koyar ki çocuk iyi yetişsin, ahlâkı düzgün olsun, serseri olmasın, kötü alışkanlıklar edinmesin. Çocuk ebeveynine itâat ederse, yap dediklerini yapar, yapma dediklerini yapmazsa, ileride hem iyi bir insan olur, hem hayatda muvaffak olur, mesûd olur. İşte sâlikin durumu, çocuğun durumu gibidir. Nitekim Cenâb-ı Hakk'ın ana babaya itâati emretmesinin, onlara isyânı kendisine isyân olarak kabûl etmesinin bir hikmeti de budur.

Diğer tarafdan, teslîmiyyetin gereğini kabûl etdiği hâlde teslîm olamayanlar da çok. "Ben de dervîş olmak istiyorum", "Ben de sülûk etmek istiyorum" deyip de devamlı mürşide itiraz hâlinde olanlar, kendi akıllarına göre iş yapanlar, sözle değilse bile kalben yâhud fiilen itirazı bir türlü bırakmayanlar da var. Bunlar sülûk edemiyor, ilerleyemiyor hiç. Pek çok kimse var ki, "ben dervîşim" diyor, "ehl-i tarîkim" diyor ama hakîkatde dervîş filan değil onlar, kendilerini kandırmakdalar.
Listeye geri dön