21 Ekim 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri anlatmışlardı :
Cevdet Paşa, Mecelle'yi tanzîm eden zât, yani Tanzimat paşalarından. Bu Cevdet Paşa, kitâbları da vardır, Kasas-ı Enbiyâ'sı filan filan, âlim bir adam ve kâmil bir adam. Bu gençliğinde bir kızı sevmiş ve kara sevdâ getirmiş. Ne ders görüyor, ne ev görüyor, ne anne, ne baba, hiç bir şeyi gözü görmüyor. O vakit talebe ama benim söylediğim, paşalığında değil, talebeliğinde, gençliğinde. Sonra Cevdet Paşa'nın babasına demişler ki, "Bir Şeyh Efendi var, bu çocuğu götür oraya, o Şeyh Efendi buna nazar etsin, belki bu çocuğu kurtarırsın, yoksa bu çocuğu kaybedeceksiniz" demişler.
E tabii biz şimdi bunu burada konuşuyoruz, o vakit Osmanlı İmparatorluğunu ve Türklerin o devirdeki yaşayışını anlatmak lâzım biraz. Öyle kadınla bir adam konuşsun, buna imkân yok. Bir kadınla bir erkek konuşamaz. Harem var, selâmlık var. Kadınlar kaçıyorlar. Kızı bir defa görmüş bu, âşık olmuş kıza, kızı bir daha göremiyor, deli oluyor.
Ve babası tutmuş kolundan, Şeyh Efendi'ye, bizim büyüklerimizden, İbrâhim Kuşadalı Hazretlerine, Şeyh İbrâhim Kuşadalı Hazretlerine, Cevdet Paşa'yı götürmüş. Ona nazar etsin, okusun diye. Kuşadalı, Kuşadası var ya, oralı o zât-ı muhterem, büyük bir velî. Götürmüşler, tekkenin kapısına varınca, içeri girecekler, Şeyh Efendi içeride mihrâbda oturuyor, Cevdet Paşa böyle bakdı içeriye ve ayakkabılarını çıkarmadan ki biz tekkeye ayyakabılarla girmeyiz, çıkarmadan koşarak gitdi Şeyh'e sarıldı. Sarıldı ve sarıldıkdan sonra birdenbire bırakdı, korkarak kaçdı tekkenin kapısına. Babası da zannetmiş ki, "tecennün etdi gâlibâ çocuk, ne oldu buna" demiş. Böyle tekrar bakıyor karşıdan gene Şeyh'e. Şeyh işâret etdi, "Gel, gel buraya" dedi, çağırdı yanına. Ve onu aldı bağrına basdı. Sonra kalbinin üzerine onun başını yatırdı. O çocukdan o hâl zâil oldu.
Peki niye koşdu, niye kaçdı? Onu anlatacağım şimdi. Soruyorlar sonradan. "Ne gördün de koşdun Şeyh'in üzerine?" diyorlar, diyor ki, "Sevdiğim kızı gördüm, oturuyordu mihrâbın içinde". Yani Şeyh Efendi onun sevdiği kız olarak göründü. "Gitdim, sarıldım. Birdenbire o güzellik gitdi, bir kocakarı oldu o. Çirkin bir kocakarı oldu. Onu görünce bırakdım kaçdım kapıya kadar. Sonra Şeyh beni çağırdı, buraya gel gel dedi, gitdim, beni kalbinin üzerine koydu, bana bir güzellik gösterdi, dedi ki, 'Evlâdım, o gördüğün güzel kız, sonunda böyle olacak, gel ben seni bir güzelliğe götüreyim ki o güzelliği gör burda, o güzellik hiç bir zaman solmayacak'. Ben o güzelliği görünce, benden o aşk zâil oldu, o aşk-ı mecâzî zâil oldu ve ondan sonra Şeyh'in yanından ayrılmadım bir daha" diyor.
Tarîkat-ı Aliyye-i Halvetiyyeye girdi Paşa ve ârif-i billah vâsıl-ı ilallah oldu. İşte şeyh kâmil mükemmel olursa, aşk-ı mecâzîden mürîdini böyle kurtarır, onun için anlatdım bunu, aşk-ı mecâzîden kurtarır, aşk-ı hakîkîye îsâl eder.
www.muzafferozak.com