20 Şubat 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Geçen gün bir kıssa anlatıyordum, birisi geldi, "Akıl bir nûrdur, senin bu anlattığın akla sığmıyor" dedi. Eğer iş akılla olsaydı, ayağın altına mesh etmek lâzım gelirdi, mîrâs taksîminde kadına iki erkeğe bir vermek gerekirdi. İş yalnız akılla değil. Ayağını mesh ettiğin vakit, meshi üstüne veriyorsun, halbuki aklen olsa altına vermek lâzım gelir, çünkü altı kirleniyor. Senin aklının ereceği şey değil o. Akıl yani akl-ı me'âş, bir yere kadar gider, ondan sonra durur.Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
Akıl, elbette lâzımdır. Tekâlif-i ilâhiyye de akıl sâhiblerinedir ama akıl insânı maksûda götüremez. Akıl, insânı belli bir mertebeye kadar götürebilir. Akıl, ata benzer, at insânı denizin kenarına kadar götürür, orada durur, daha ileri götüremez. İşte akl-ı me'âş bu kadardır. Akl-ı me'âşdan öte, akl-ı me'âd vardır, akl-ı me'âddan sonra da aşk ve teslîmiyyet vardır. Kur`ân uğruna, Resûlullah uğruna aklını kurbân etmezsen, vuslat-ı ilâhîye nâil olamazsın. Vuslata erişmek için, aklı kurbân etmek lâzımdır.