Tahiyyât-ı zekiyyât ve teslîmât-ı safiyyât iblağ kılmaktan sonra,
Cenâb-ı kerîm'e ma'rûz oldur ki, bu hâdise ki, ol gemi ehlinden oldu, kalbe hayli tekessür ve melâlet getirdi, bir fırsat görünür idi, fevt olduğuna gayretler geldi. Biri gayret-i dîn ki kâfirler ferah olup şemâtet-i a'dâ olundu. Ve biri bu ki mübârek vücüdunuza noksân rey ve 'adem-i nefâz-ı hüküm nisbet olmak. Ve biri bu ki bu zaîfe 'adem-i isticâbet-i duâ nisbet ve tebşîrimiz gayr-i mu'teber olmak ve dahî mahzûr çok.
İmdi, müsâhele ve rıfk gerekmez. Bunun gibi bâbda istiksâ idüp, kimden bu tehallüf ve 'adem-i ikdâm oldu, bilip ukûbet-i azîme gerek. Azl gibi, ta'zîr-i şedîd gibi. Eğer olunmaya, yarın birgün kal'aya hücum edecek ve hendek doldurmalı olacak, tehâvün ederler. Bilirsiz, ekseri yasak müslümanıdır, Allah içün cânın ve bâşın koyan azdan azdır. Meğer ki bir ganîmet göreler cânlarını dünyâ içün oda atarlar.
İmdi, mercuv ve mütevakki' olan, cidd ü cehd bi-kadr-i istitâ'a hem fiilen hem emren ve hükmen ve kavlen idesüz. Ve bunun gibiye râci' olanı bir merhamet ve rıfkı az olana buyurasız, teşdîd ve tağlîzide, kemâ yenbagî, Kâlallahü teâlâ :
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
"Ey peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert ol, onların varacakları yer cehennemdir, orası ne kötü bir varılacak yerdir" (Sûre-i Tevbe, 73)
Bir 'aceb nesne vâki' oldu, melâletle otururken Kur'ân-ı Azîm'e tefe'ül itdik. Sultân-ı Sâdât Ca'fer-i Sâdık işâreti üzre bu âyet geldi :
وَعَدَ الله الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا هِيَ حَسْبُهُمْ وَلَعَنَهُمُ اللّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ
"Allah erkek ve kadın münâfıklar ile kâfirleri cehennem ateşi ile cezalandıracağına söz vermiştir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır. Orası onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir. Onları sürekli bir azap beklemektedir" (Sûre-i Tevbe, 68)
İmdi, evvel varmayanların bâtını müslümân değildir. Hükm-i münâfikînde kâfirlerle azâb-ı cehennemde mukîm olmakda berâberdir demek işâreti düştü. Bes, teşdîd-i maslahat göründü, himmet idesiz. Âkıbet hacâletle inkisârla gitmeyevüz, belki ferah ve mansûr ve muzaffer gidevüz. Bi-avnillahi teala ve nusratihî âmîn.
İmdi, gerçi "el-abdü yüdebbiru vallahü yukaddiru" kaziyyesi sâbittir. El-hükmü lillah. Velâkin elinden geldikçe cidd ü cehdi kul taksîr etmemek gerekir. Resûlullahın ve ashâbının sünneti budur. Ve dahî melâletle biraz Kur'ân okuyup yatmak vâki' oldu. Şükür Allah teâlâya enva-i vecihe lutuflar idüp beşâretler oldu ki, çok zamandır anın misli olmadıydı. Tesellî-i tâmm hâsıl oldu. Ve bu sözleri söylediğimiz hazretinize fudûl kelam addolmaya! Sevdiğimizdendir hazretinizi.