4 Temmuz 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Ehad, bir ama yegâne, tek, eşsiz ma'nâsına bir demekdir. Bu isim, Cenâb-ı Hakk'ın şirkden berî olduğunu ifâde etdiği gibi aynı zamanda ehadiyyet mertebesine de işâret eder. Bu mertebede Cenâb-ı Hakk tam ma'nâsıyla gizlidir, sıfatlarıyla dahi te'ayyün etmemişdir. Bu yüzden ehadiyyet mertebesine gaybu'l-guyûb ve âlem-i 'amâ da denilmişdir.
Büyük mürşidlerimizden Niyâzî Mısrî Hazretleri bu esmânın ma'nâsı ve medlûlü hakkında şöyle buyuruyorlar :
Zât-ı Hakk'dan 'ibâretdir. Cemî'-i izâfâtı ve i'tibârâtı ıskât ve kesret-i esmâ ve sıfâtı nefy etmek i'tibârıyla. Meselâ "Pâdişah Bağdâd'ı almış" dersen, askeri anmazsın ve "şu kitâbı ben yazdım" dersen "elim yazdı" demezsin. Bunlar, ehadiyyetdir. Resûlullâh sallallâhu te'âlâ 'aleyhi vesellem Hazretlerinin, "e'ûzü bike minke" buyurduğu da ehadiyyetdir. İmdi bu yerlere ve göklere ve dağlara ve sahrâlara, ehadiyyete 'ârif olan nazar eylese, aslâ yerleri ve gökleri ve dağları ve sahrâları görmez, ancak vücûd-ı Hakk'dan gayrı onun nazarında birşey kalmaz. Zîrâ "يَوْمَ تُبَدَّلُ الْاَرْضُ غَيْرَ الْاَرْضِ وَالسَّمٰوَاتُ وَبَرَزُوا لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ yevme tübeddelü'l-arda gayra'l-ardi ve's-semâvâtü ve berezû lillâhi'l-vâhidi'l-kahhâr" onun takdÎri yani nakdi olmuşdur. Zîrâ cemî'-i dünyâ ve âhireti ve nîrânı ve cenneti geçmiş Hakk ile Hakk olmuşdur. Bununla beraber, yine vermede ve almada ve halkla 'âkılâne mu'âmele etmekden hâlî değildir, 'aceb sırrdır. Allâhu Te'âlâ müyesser eyleye. İmdi bu hâlde olan kimse, dâim "el-Ehadü" ismini zâkirdir, gerek ise dili sâkıt gerek ise nâtık olsun, vesselam.
Kulun bu isimden hissesi tevhîdin sırrına ermekdir. Bu da, farkdan cem' mertebesine, oradan da cem'u'l-cem' mertebesine erişmekle olur ki bunu da "cem ve fark" başlıklı yazımızda bir nebze îzâh etmiş idik.