الباقي El-Bâkî Celle Celâluh

20 Haziran 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet

 

Bâkî, bekâdan gelir, nihâyeti, sonu olmayan demekdir. Türkçemize de girmişdir bu kelime. İnsana göre geleceğe dâir bir sıfatdır bu, devamlılık, kalıcılık ifâdesidir. "Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş" sözündeki gibi. Ne var ki bu isim Cenâb-ı Hakk'a izâfe edildiğinde, vâcibü'l-vücûd manâsına gelir. Yani varlığı kendi zâtından olan, evveli âhiri olmayan, ebedî ve ezelî, dâimâ vâr olan manâsına. Allahu Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri zamandan münezzeh olduğu için, O'nun katında geçmiş ve gelecek, ebed ve ezel birdir. Bunlar mahlûkât için sözkonusudur. Zîrâ zaman demek değişim demekdir. Hakk Teâlâ Hazretleri, tebeddül ve tegayyürden berîdir, zamandan münezzehdir. Zamânı yaratan O'dur.

Kur`ân-ı Kerîm başdan sona bu esmâ ile doludur. Kimi yerde bu elfâz ile, kimi yerde başka lafızlarla. Meselâ Sûre-i Rahmân'daki, "كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ * وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِۚ küllü men aleyhâ fân ve yebkâ vechü rabbike zü'l-celâli ve'l-ikrâm" âyetlerinde Hakk'dan gayrı her şeyin fânî olduğu, bekânın ancak Allah'a mahsûs olduğu bildirilmişdir. Yine, "كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُۜ küllü şey'in hâlikün illâ vecheh" âyet-i celîlesinde Allah'dan gayrı her şeyin hekâkde olduğu beyân edilmişdir. Daha bunlar gibi pek çok misâl verebiliriz Kur`ân'dan. Esmâ-yı Husnâ'dan Âhir, Kadîm, Samed, Hayy, Kayyûm isimlerinde de bekâ manâsı vardır. Bu isim âlimler tarafından Cenâb-ı Hakk'ın zâtî sıfatlarından addolunmuşdur. Tıpkı kıdem gibi, vahdâniyyet gibi, kıyâm bi nefsihî gibi. 

Kulun bu isimden alacağı hazza gelince. Kendisi de dâhil kâinâtda ne varsa cümlesinin fânî olduğunu bilmesidir. Bunu bilen kişi, Allah'a isyâna yeltenmez, hesâba çekileceğini bilir. Yine bunu unutmayan kişi, ölüp gideceğini düşünür, dünyâya bağlanmaz. Yine bunu bilen kişi, nefsini hakîr görür, aczini anlar ve her ân Allah'a muhtâc olduğunu idrâk eder ve dâimâ bunun icâbını yerine getirir. Yani Allah'a kulluk eder, yardımı Hakk'dan bekler.

Bu isim de diğer bütün ilâhî isimler gibi insanda tecellî eder. Bu da iki türlü olur. Biri bu dünyada diğeri âhiret âleminde. Bu dünyâdaki tecellî, uzun müddet unutulmamak, eserleriyle, hizmetleriyle hep hatırlanmak şeklinde tecellî eder. Meselâ büyük bir âlim yâhud sanatkâr ölse de unutulmaz. Bırakdıkları eserlerden insanlar istifâde etdiği müddetçe yaşarlar, bâkî kalırlar. Âhiret âlemindeki tecellî ise, bütün insanlara şâmildir. Çünkü âhiret hayâtı ebedîdir, gerek cennetde, gerek cehennemde.

Kulun bu isimden alabileceği en büyük hisse, fenâfillahdan sonra bekâbillaha ermekdir. Yani kendi varlığından bi'l-külliye geçerek Hakk ile bâkî olmakdır. Bu da beşerî sıfatlardan tamâmen soyunarak hakkânî sıfatlara bürünmekle olur. İşte esmâ-yı husnânın ehemmiyyeti de bundandır. "وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا" âyetinin sırrı da budur. Zîrâ ilâhî isimleri öğrenmek, ezberlemek, tekrarlamak o kadar da mühim değil, mühim olan, isimden müsemmâya ermekdir yani ahlâk-ı ilâhî ile ahlâklanmakdır. 
Listeye geri dön