Âlemde Ne Varsa İnsanda Vardır

27 Haziran 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet

Âlemde ne varsa, insanda onun bir misâli vardır. Zîrâ insan, kâinâtın zübdesidir, âdetâ dürülmüş hâlidir. "سَنُر۪يهِمْ اٰيَاتِنَا فِي الْاٰفَاقِ وَف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُ الْحَقُّۜ" âyet-i celîlesi bunu beyân eder. Enfüs insanın kendisine, âfâk da insandan hâriç her şeye işâretdir. İnsan muhtasar bir kitâb gibi, âlem de o kitâbın şerhi gibidir. Bu yüzden insanı anlamak âlemi anlamakdan daha zordur. Çünkü insandaki her şey icmâl üzeredir. Şimdi birkaç misâl verelim.

Meselâ insanın başı arş, sadrı kürsî, kalbi beyti'l-mamûr ve kalbin latîfeleri de cennetler gibidir. Cennet türlü türlü süslerle müzeyyen olduğu gibi, kâmil insânın kalbi de çeşit çeşit letâif ve maârif ile süslüdür.

İnsandaki nefs-i emmâre ve işlediği günahlar, cehennemin remzidir. İnsândaki rûhânî kuvvetler meleklerin ve tabîatdaki kuvvetlerin misâlidir. Meselâ insanda akıl, irâde ve tasarruf kuvvetleri vardır, kâinâtda da yerçekimi, elektrik kuvveti, nükleer kuvvet vardır. 

Kâinatda dağlar, madenler, denizler, nehirler vardır, insanda da beden, iskelet, kemikler, bağırsaklar, damarlar ve kan vardır. Meselâ insanın iliği maden misâlidir, bağırsakları nehirlere benzer, karın boşluğu deniz gibidir, damarları nehirlere remzdir. İnsanın kılları bitkilere, sırtı sahrâlara, nefesi rüzgara benzer.  

Yine insandaki hâlet de kâinâtdaki hâllere tekâbül eder düşer. Meselâ insanın neşeli, keyifli hâli, dış dünyâdaki mamuriyyete, sıkıntılı, kederli, hüzünlü hâli de harâbiyyete karşılık düşer. İnsandaki gadab ve celâl, yıldırımlara, yangınlara işâretdir. İnsandan çıkan kuvvetli sesler, sayhalar, gökgürültüsüne işaretdir. İnsanın gamı buluta, ağlaması yağmura tekâbül eder. Şiddetle sarsıla sarsıla ağlayan bir kimse, şimşekli gökgürültülü yağmurlu bir hava gibidir. İnsandaki neşe, güzel ve aydınlık bir havaya, hüzün de kapalı, yağmurlu bir hava yâhud gecenin karanlığı gibidir. İnsanın uyanıklığı hayât, uykusu ölüm gibidir.

İnsânın doğumu bir yolculuğa çıkmak gibidir. Ölümü bu yolculuğun sona ermesine benzer. Ömrün seneleri beldeler ve şehirler gibi, haftaları o beldeler arasındaki konaklar gibi, günleri ve nefesleri, adımlar gibidir. İnsan ömrü de mevsimler gibidir. Çocukluk çağı ilkbahar, gençlik ve dinçlik çağı yaz, orta yaş güz, ihtiyarlık kış misâlidir.

Kâinâtda su vardır, insan vücûdunda da su vardır. Kâinâtdaki elementler insanda da vardır. Kâinâtda katı maddeler, akışkan maddeler, gazlar vardır, insanda da bunların karşılıkları vardır. Kâinâtda hem tatlı hem acı hem tuzlu su vardır, insanda da hem tatlı hem acı hem tuzlu su vardır. Gözden gelen su tuzlu, kulakdan gelen acı, ağızdaki su ise tatlıdır. 

İnsanda bütün mahlûkâtın hattâ hayvanların bile ahlâkı mevcûddur. Meselâ nûrâniyet ve abdiyyet bakımından insan melek gibidir. Kibir, hased, buğz ve sâir kötü ahlâk bakımından Şeytan gibidir. İnsan cehâlet bakımından da hayvan gibidir. Meselâ idrâki olmayan, izânı olmayan kimse öküze benzer. Yine insan gadab bakımından kaplan gibidir. Fesad bakımından insan kurd gibidir. İnadçı bir kimse eşek gibidir. Hîlekâr insan tilki misâlidir. Tamahkâr kişi karınca gibidir. Köpek harîs ve cimri insanların remzidir. Fare hırsızların remzidir. Domuz haram yiyenlere işâretdir. Bok böceği dünyâya tapanların misâlidir. Yılan zâlimlerin numûnesidir. Akrep kötü konuşan, insanları diliyle inciten kişiler misâldir. İnsanın kindarlığı devede zâhir olmuşdur. İnsandaki yağcılık, yaltaklanma ve nankörlük huyları kedi ile âşikâr olmuşdur. Güvercin hizmet ehli insanın remzidir. At himmet ehli, fedâkâr, iyi iş gören insanlara remzdir. Malûm ya cins bir at insanı menziline süratle götürür. Yine at, savaşda gâzîlerin sâdık ve fedâkâr hizmetkârıdır. Arslan da cesâretin timsâlidir. Nitekim cesûr bir kimseye arslan gibi adam deriz. Hazret-i Ali'ye esedullah yani Allah'ın arslanı, Hazret-i Hamza'ya da esedi'r-Resûl yani Resûlullah'ın arslanı denilmesinin hikmeti de budur.

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Yaradılan mahlûkât niçin halk olunmuşdur? Ne varsa kâinâtda karıncasından, sineğinden tut, filine kadar, bizim amellerimizi Cenâb-ı Hakk hayvan şeklinde tecessüm etdirmiş, bizim önümüze koymuşdur. İnsanlık numûneleri olduğu gibi hayvanlık numûneleri de vardır. Kendini bunlara bakarak mîzâna koyabilirsin. 
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön