26 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Halîm demek, sabırlı, temkinli, akıllı, ağırbaşlı, yumuşak huylu, acele karar vermeyen, kızgınlıkla hareket etmeyen, sabırlı, teennî ile hareket eden, kudreti olduğu hâlde suçluyu cezâlandırmayan, affı tercih eden, müsâmahakâr demekdir. Hilmiyyet insanlar için de Cenâb-ı Hakk'a için de aynı ma'nâya gelir. Şu farkla ki, Cenâb-ı Hakk'ın hilmiyyeti insanlarınkiyle mukâyese edilemeyecek derecede ileridir. Zîrâ Allah mutlak kudret sâhibi olduğu hâlde, kendisine karşı yapılan edebsizlikleri, suçları, isyânları hemen cezâlandırmaz, kullarına mühlet verir, çoğu zaman da suçları affeder. Halbuki O, fâil-i mutlakdır ve sonsuz kudret sâhibidir. İstese suçluya ânında cezâsını verebilir. Bütün kudret O'nun elinde olduğu hâlde böyle yapmaması halîm olmasındandır. Allah o derece hilm sâhibidir ki kendisini inkâr edenin dahi rızkını kesmez.
Hilmiyyet O'nun başka sıfatlarında da görülür. Nitekim O'nun bir ismi de Gafûr'dur. Gafûr, son derece affedici, mağfiret edici demekdir. Gaffâr ism-i şerîfi de aynı ma'nâyadır. O'nun bir ismi de Sabûr'dur. Sabûr, son derece sabırlı demekdir. O'nun bir ismi de Settâr'dır. Settâr, günâhları çokça örten, çokça gizleyen demekdir.
Allah, kendisine ısyân edenlere müsâmaha gösterdiği gibi, kendisini inkâr edenlere karşı da halîmdir. Hattâ inkârla kalmayıp işi O'na hakârete kadar götüren kişiler vardır, Allah onlara da hemen cezâ vermez, onlara da mühlet tanır, tövbe imkânı verir. Eğer böyle yapmasaydı, hiç kimse Allah'a karşı gelemezdi, ânında helâk olur, yok olur giderdi. Eğer Allah her günah işleyene ânında kahrıyla muamele etseydi, dünyâ yüzünde kimse kalmazdı. Zîrâ Peygamberler müstesnâ, günâhsız kul yokdur. Kısacası hilmiyyet, düşmanına bile yumuşak muamele etmekdir. Hilmiyyetin zıddı da gadabdır.
Kulun bu isimden alacağı hisse, bu sıfata bürünmekdir. Yani insanlara karşı müsamahakar olmakdır, affedici olmakdır, gadablanmamakdır, gayzını yutmakdır, kzıgınlıkla hareket etmemekdir, kendisine karşı yapılan kötülüklere iyilikle karşılık vermekdir. Cenab-ı Hakk bu sıfata sâhib olan kullarını medh ü senâ eylemişdir, onlardan bazılarını Kur`ân-ı Kerîminde zikretmişdir. Meselâ Hazret-i İbrâhim aleyhisselâmı iki yerde halîm sıfatıyla zikretmişdir. Birinde "اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَاَوَّاهٌ حَل۪يمٌ", diğerinde "اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَحَل۪يمٌ اَوَّاهٌ مُن۪يبٌ" buyurmuşdur. Son âyetin öncesine bakarsak, göreceğiz ki, Hazret-i İbrâhim, Lût kavmine indirilecek olan azâbı kaldırmak için uğraşmakdadır. Lût kavmi ki azâbı çokdan hak etmişdir. İbrâhim Peygamber'in hilmiyyetine bakınız ki, onlara bile merhametle nazar etmiş, onlar için dahi Allah'dan mühlet istemişdir. İşte hilmiyyet budur.
Hilmiyyetin şâhı olan Muhammed aleyhisselâm da kendisine harb ilan eden, onu öldürmeye kasdeden müşriklere bile bedduâ etmemişdir, bilakis onlara duâ etmişdir. Uhud'da dişini kırdıklarında, "Yâ Rabbi, kavmime hidâyet ver, onlar beni bilmiyorlar" diye Allah'a yalvarmışdır. İşte hilmiyyetin şâhikâsı budur.