2 Şubat 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Kayyûm kelimesi kıyâm kökünden gelir. Kıyâm, ayakda durmak, devâmlı olmak, bir işin idaresini üzerine almak, gözetip korumak gibi manâlara gelir. Kayyûm, hem mübâlağa ifâde eder hem süreklilik ifâde eder. Bu itibarla Cenâb-ı Hakk'a mahsûs bir sıfatdır. Manası, varlığı ve bekâsı kendi zâtından olan ve her şeyi ayakda tutan, halk etdiği varlıkları devamlı kılan, mahlûkâtını devamlı gözetip koruyan demekdir. Yani Allah bizâtihî kâimdir, dâimdir, bâkîdir, bütün mahlûkât O'nunla kâimdir, O murâd etdiği müddetçe ayakda kalır. O'nun kayyûmiyyet tecellesî bir an kesilse o anda her şey yok olur. Bu yüzden akâid âlimleri kayyûmiyyeti Cenâb-ı Hakk'ın zâtî sıfatları arasında saymışlardır.
Kayyûm esmâsı, hem 99 esmâ arasında hem de Kur`ân'da geçer. Kur`ân-ı Kerîm'in üç yerinde Hayy esmâsı ile beraber zikrolunmuşdur. Biri Âyete'l-Kürsî'nin baş tarafında, "اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُۚ Allahu lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyu'l-kayyûm" lafzı ile, ikincisi birebir aynı lafızla Âl-i İmrân Sûresinin başında, üçüncüsü de Sûre-i Tâhâ'daki "وَعَنَتِ الْوُجُوهُ لِلْحَيِّ الْقَيُّومِۜ" âyetinde. İlk iki âyetde Kelime-i Tevhîd ile beraber, üçüncüde İsm-i Celâl yerine zikrolunması pek manidârdır. Bazı yerlerde de ibâreyle değil de işâretle zikredilmişdir bu esmâ. Meselâ Âyete'l-Kürsî'nin sonundaki cümle yani "وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ وَلَا يَؤُ۫دُهُ حِفْظُهُمَاۚ vesi'a kürsiyyü's-semâvati ve'l-arda velâ yeûduhû hızuhumâ", bu da kayyûm esmâsının bir başka ifâdesidir.
Bu ismin tecellîlerine ve mazharlarına gelince. Kâinâta bakalım, milyarlarca yıldır, tıkır tıkır işleyen bir nizâm var değil mi? Milyarlarca yıldız, sayısız gök cismi, yörüngelerinde ve rotalarında en ufak bir sapma olmadan hareketlerine devam ediyor, gördüğümüz görmediğimiz nâmütenâhî mahlûkât hiç bir aksaklık, duraksama yâhud intizamsızlık olmadan, ayakda duruyor, vazîfesini yapıyor, rolünü oynuyor. İşte bütün bu kusursuz nizâm hep Kayyûm esmâsının tecellîsidir. Yine insanın kıyâmı ve bekâsı da böyledir. İnsan nasıl ayakda duruyor? Gıdâ ile, değil mi? İşte yediğimiz gıdalar da Kayyûm esmâsının mazharlarıdır. Zîrâ hayâtımızın devâmı onlara bağlıdır.
Kulun bu isimden alacağı hisseye gelince. Açları doyurmak, çiçekleri sulamak, hayvanları beslemek, tabîatı korumak insanın bu isimden alabileceği hisselerdir. Yine hayır eserlerinin bekâsı için çalışanlar, ilmin, irfânın devâmı için say u gayretde bulunanlar, beşeriyyete hizmet edenler de bu isimden hisse almış olurlar. Hakk'dan gayrı hiç bir şeye güvenmemek, dayanmamak, tam bir tevekkül sâhibi olmak da yine bu isimden hisse almakla olur. Kendinde bir varlık görmemek, enâniyyeti kaldırmak, gücü, kuvveti, kudreti Hakk'a izâfe etmek de yine bu isimden hisse almakdır. Bu isimden alınacak en büyük hisse ise Hakk ile kâim olmakdır. Bu çok derin bir mevzu olduğu için burada daha fazla kelâm etmeyip geçiyoruz.