Allah Dilemedikçe Kul Dileyemez

16 Haziran 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Muzaffer Efendi

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Meselâ câmiye gelmeyen adam zanneder ki "ben câmiye gelmiyorum". Hayır! Sen câmiye gelmiyorsun değil, sen öyle biliyorsun, seni sokmuyorlar. Evet, böyle, sokmuyorlar. Cebir mi? Cebir yok. Bildiğin gibi değil hâdisât. Cebir filan yok, ne cebiri.

Hani her dâim size anlatırım, söylerim ben. Pek latîf bir kıssa da, Ankaravî'nin Mesnevî Şerhinde var. Efendisi ile kölesi gidiyorlarmış... 

O vakit köle devri. Ferdî köle kullanıyorlar. Şimdi ferdî köle kanunları kalkdı da milletleri, milyonlarca insanı köle olarak kullanıyorlar şimdi. Eskiden ferdî kölelik vardı, o ferdî köleliği kaldırdılar bütün devletler, insanların hürriyetini verdiler. Halbuki öyle olmadı iş. İş öyle olmadı, milyonları köle yapdılar. Allah'ın esmâsını ve müsemmâsını kalblerden silerek, kullara secde etdirmeye kalkdılar insanları kamçıyla. Milyonlarca insanı. Sen bu memleketde oturuyorsan, serbest Allah diyorsan, Rabbi'l-âlemîn'e çok çok secde eyle, başını secdeden hiç kaldırma. Yaaa! Serbest Allah demek ne kadar güzel bir şey. Allah diyenlerin çenesini kırdılar, dişlerini dökdüler. Sana ve bana İslâm Dîni mîrâs olarak geldi böyle. Ooh, rahatçacık. Kolay olmadı iş öyle, pek kolay değil. 

Kölesiyle gidiyormuş. Efendi yerine biz patronu koyalım da öyle konuşalım, daha güzel olacak. Patronlar iki kısımdır. Bir kısmı var, kendi inanamaz, fakat inananın îmânına hürmet eder. Bu kudsî kişidir, ümîd edilir ki nihâyetinde Cenâb-ı Allah buna îmân nasîb eder. Mâdem ki îmân eden mü'minlere eziyet cefâ etmiyor, onlara hüsn-i muamale ediyor, Allah ona da îmânı belki nasîb eder. Bir patron var, kendi kılmadığı gibi, kılanı da men etmeye kalkar. Hem de tecâvüz eder, lisânıyla, kalbiyle, eliyle, diliyle, kalemiyle, filan, filan, filan. Ötekinde bir hayır tarafı vardır ki me'mûldür ki Cenâb-ı Hakk son nefesde ona îmânı nasîb kılacak.

Meselâ bazen bana gelip soruyorlar, diyorlar ki, "Elektriği îcâd eden bu zât, îmânlı mı göçdü, îmânsız mı göçdü?" filan. Dikkat buyrun, bir şey söyleyeceğim. Hadîs'de de böyle, hadîs-i şerîfde, Buhârî-i Şerîf'in beyânına göre, beşeriyyete iyilik eden kişiler, nihayetinde îmânı tâcı başına konur onların, son nefesde. İnsanlara iyilik ediyor mu, hizmet ediyor mu bir adam, insanlığa, nihâyetinde o adamın başına îmân tâcı koyulur. Bir adam ibâdet sâhibi de olsa, insanlığa hizmeti yok mu, insanlığa ihâneti var mı, son nefesde îmân tâcı başından alınır. "Efendi ibâdet". İbâdet ama nice ibâdetliler âhirete îmânsız gitdiler. Onun için bu çok dikkat edilecek bir da'vâdır. Yanlış olmuşdur, onun îzâhı burda olmaz, bu kürsünün üzerinde. Başbaşa kalırsak anlatırız size öyle şeyleri.

Gidiyorlarmış yolda, dedi "Efendi, ben bir namaz kılıvereyim şurada, gireyim şu câmiye, ikindi namazının zamanı geçmesin". Patrona dedi, "Şurda bir namaz kılayım ben, müsaade eder misin?". Patron dedi ki, "Hadi çabuk ol" dedi, "İçeri gir, ben burda bekliyorum seni ama çabuk ol" dedi, "uzatma işi" dedi. "Hadi çabuk ol, gir de namazı kıl, çık dışarıya, bekliyorum burda" dedi. O bir cigara yakdı kapının önüde. Cigarasını içdi. Fakat içeri girdi bir türlü dışarı çıkmaz bizimki. Sıkılmış adam dışarda. İçeriye seslenmiş, "Hasen!" yâhud "Ahmed!". "Efendim" demiş. "N'apıyorsun orda? Namaz bitmedi mi daha?". "Bitdi" demiş. "Peki niye çıkmıyorsun?". "Beni bırakmıyorlar" demiş. Fesübhânallah! Adam ayakkabılarıyla içeriye basmış böyle eşikden içeriye bakmış, kimse yok. "Yâhu seni kim bırakmıyor?". "Seni içeriye bırakmayan beni dışarı bırakmıyor" demiş. 

Onun için öyle maneviyyatda bir şey vardır, senin bildiğin, benim bildiğim gibi değil böyle. Biz zannediyoruz ki, biz yapdık, biz etdik. Yapma sakın ha öyle şey! Bak Resûl-i Ekrem ne diyor? "Bana üç şey sevdirildi" diyor. "Sevdim" demiyor, "sevdirildi" diyor. "Sevdirildi". İyilikler olduğu vakitde, hayırlar, bunu Hakk'a yüklememiz lâzım gelir. Şer olursa, o da Hakk'dandır ama, "hayrihî ve şerrihî minallahi te'âlâ", fakat onu nefsimize yüklemek lâzım gelir. Kulluğun terbiyesi, îcâbâtı budur. Meselâ kötülük yapan bir adama, "Niye yapdın?" diye sorulunca, "Allah yapdırdı" dememeli, ayıpdır. Esâsında Hakk yapdırmışdır, çünkü kul, kâsib, Allah, hâlıkdır. Allah dilemese o kula yapdırmaz onu. O lâyık olur o günâha, irtikâb eder, kisb eder, Allah da halk eder ve nâra mahkûm eder onu. Lâyık olmazsa, bazı kullar vardır, günah yapmak isterler de Allah onlara günâh işletmez. Ona tevfîk-i rabbânî derler, akâidde, yani itikâd fasıllarında. 
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön