25 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Envârü'l-Kulûb nâmındaki eserinde buyuruyorlar ki :
Birisi, kibâr-ı meşâyihden bir zât-ı şerîfe dervîş olmuş ve uzun müddet o şeyh-i azîze hizmet etmişdi. Birgün konuşurlarken, Hazret-i Şeyh, dervîşinden bir isteği olup olmadığını sordu. Bundan cesâret alan dervîş, kendisine ism-i a'zamın talîm buyurulmasını niyâz etdi. Şeyh, "Kendinde ism-i a'zamı öğrenmeğe ehliyet görüyor musun?" diye sorunca, dervîş hiç düşünmeden, "Evet efendim" cevâbını verdi. Bunun üzerine Şeyh ona, "Filan yere git, hiç konuşmadan orada otur. Neler görürsen, dönüşünde bana anlat" emrini verdi. Dervîş, şeyhinin emretdiği yere gitdi, bir müddet oturup çevresine bakındı. Nûr yüzlü bir ihtiyarın merkebine odun yüklemiş olduğu hâlde geldiğini gördü. Tam bu sırada başka bir adam meydana çıkdı ve o nûr yüzlü ihtiyarın sakalından tutarak dövmeğe başladı. Bu yetmiyormuş gibi zavallı ihtiyarın getirdiği odunları da aldı ve gitdi. Bizim dervîş geri döndü ve gördüklerini olduğu gibi şeyhine anlatdı. Şeyh Hazretleri kendisinden sordu, "Eğer ism-i a'zamı bilseydin, o ihtiyarı döven ve odunlarını alıp giden adama ne yapardın?" dedi. Dervîş, hemen cevâb verdi, "O zâlimi helâk etmek için okur ve zavallı ihtiyarın odunlarını kendisinden alarak sâhibine iâde ederdim", deyince Şeyh gülümsedi ve dedi ki, "Senin gibi sabırsız ve merhametsiz birisine ism-i a'zamı talîm etmek câiz değildir. Bir merkeb ve bir yük odun için adam öldürülmez. Ey oğul, bilmiş ol ki, ben ism-i a'zamı senin dayak yediğini ve odunlarının elinden alındığını gördüğün zât-ı muhteremden talîm edip öğrendim".
Evet, azîz müslümanlar, peygamberler ve onların vârisleri olan Hakk velîleri, sabırlı ve halimdirler. Kendilerine yapılan haksızlık veya kötülüklere hilmiyyetle mukâbele ederler. Hattâ günden güne hilmiyetlerini artırırlar. Bunun için, kendilerinde îmâna, islâma ve gerçek ma'nâda insân ve müslüman olmağa kâbiliyyet ve isti'dâd bulunanlar, peygamberlerin ve Hakk velîlerinin gösterdikleri hilmiyyet karşısında hatâlarını ve zaaflarını anlar, insâfa gelir ve gerçekden insân ve islâm olurlar. Kendilerinde îmân ve islâm isti'dâdı bulunmayanlar ise, yapdıkları kötülüklere karşı peygamberlerin ve Hakk velîlerinin yumuşak davranmalarını kendilerinden korkdukları için böyle davranmağa mecbûr kaldıkları şeklinde yorumlarlar, zulüm ve haksızlıklarını artırırlar. Buna rağmen peygamberler ve velîler sabreder ve halîm olurlar. Ama Allahu Azîmü'ş-Şân adâletiyle tecellî buyurur ve o zâlimlerden peygamberlerinin ve velîlerinin intikâmını alır. Zîrâ peygamberler ve velîler, Allahu Teâlâ'nın himâyesindedirler. Onlar, kendilerine yapılan haksızlık veya kötülüğü bağışlasalar ve buna râzı olsalar bile, Mevlâ-yı müte'âl kendilerine zulmeden zâlimlerden onların öcünü alır. Unutmayalım, Rabbimiz Azîzün Zü'ntikâm'dır.
www.muzafferozak.com