28 Ağustos 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Müctehidler, imamlar, hepsi İslâm'ı tarîf etdiler, herkes kendi görüşünü söyledi, ilmi kadar söyledi. İçine gir ki bilesin. Hakk sende, sen neredesin? Hakk'la beraber ol, bak, sana İslâm'ın tadını, lezzetini duyuracak Allah. Namazda ezâ duymayacaksın, namaz kılmaya üşenmeyeceksin, abdest almayı canına minnet bileceksin, Hakk için kendini ateşe atacaksın. Bildiğin gibi değil hâdise. Bildiğin gibi değil öyle. Ateş gördüğün nûr olur. Sen Allah'a halîl ol yalnız. Malûm ya, Halîl İbrâhim aleyhisselâm Allah'a halîl idi, Allah'ın dostu idi, Allah nâr-ı Nemrud'u nûr eyledi ona.
Bilmiyor musun, işitmedin mi Ashâb-ı Uhdûd'u. Ashâb-ı Uhdûd'u işitmedin mi? Kur`ân-ı Kerîm'den Sûre-i Burûc'u oku. Ashâb-ı Uhdûd. Yani bir hükümdar vardı, zâlim, mü'minlere derdi ki, "Bu puta tapınız".
Sana şimdi bir şey yok, sen serbestsin güzel. Senin putun, benim putum, kalbimizde şimdi. Putu kalbinden kır çıkar. Hakk'dan gayrı ne varsa kalbinde senin putundur o. Yalnız mücerred putu zannetme yâhud totemi zannetme put diye, mabûd diye. Kalbinde Hakk'dan başka neye muhabbet ediyorsan o senin putundur. O perdeyi kırmayınca, o perdeyi yırtmayınca Hakk'la mülâkat edemezsin. Kalbini mücerred Allah ve Resûlüne hasredeceksin. Allah'ın muhabbeti, Muhammed'in muhabbetidir. Muhammed'in muhabbeti, Allah'ın muhabbetidir. Allah, Muhammed denildiği vakitde her şeyini fedâya hâzır olacaksın. Gözünü budakdan sakınmayacaksın. Ateşe girersen ateş nûr olur. Su seni boğmaz. Bıçak seni kesmez. Bunun hepsini Kur`ân haber vermekde. Ne su boğmaya kâdirdir, ne ateş yakmaya kâdirdir. Onlar sebebdir, müsebbib-i hakîkî Hazret-i Allah'dır, Celle Celâluhû Hazretleri.
Kaç defa söyledik. Nemrud atdı İbrâhim'i nâra, yakdı mı? Yakmaz. İbrâhim peygamber oğlu İsmâil'i kesmek için bıçağı gırtlağına vurdu, bıçak kesdi mi Kesmez. Hazret-i Mûsâ vurdu asâyı Benî İsrâil'i Bahr-i Ahmer'e sokdu, Kızıldeniz'e yani. Kızıldeniz Firavunları boğdu, Firavunîleri, Benî İsrail'i boğmadı. Allah bizi serbest bırakmış. Onlar mecbûrî, Hakk'ın emrine bağlıdırlar. Allah ne derse onlar öyle yapar, "yak", yakar, "yakma" yakmaz.
Şimdi haber vereyim sana. O kâfir, îmân eden mü'minleri ateşe atardı. Mü'minlerin bir çokları bu ateşde yandılar, îmânlarından dönmediler. Sen bedava buldun îmânı. Câmiye gelenleri vurmaya, dövmeye kalksalar, câmiyi terkedecek misin? Elbet terkederim. Yaaa! Onlar terketmediler. Hattâ ashâb-ı kirâm efendilerimiz hazerâtının, "Hazret-i Muhammed'i inkâr et, yoksa senin gözlerine bu dikenleri sokarız" deyip, gözlerine diken sokuyorlardı ashâb-ı kirâmın. Onlar gene "وَمَا مُحَمَّدٌ إِلاَّ رَسُولٌ vemâ Muhammedin illâ resûl" diyorlardı. Mü'minlere gene diyorlardı ki, "Hazret-i Muhammed'i inkâr eyle". Bir ayağını bir deveye bağlıyorlar, diğer ayağını da bir deveye bağlıyorlar, iki ayrı tarafa develeri haydalıyorlar, ortasından müslümanı yırtıyorlar böyle, gene "وَمَا مُحَمَّدٌ اِلَّا رَسُولٌۚ vemâ Muhammedin illâ resûl" diyordu. Böyle bir korkuyla, böyle bir vukûâtla karşılaşırsan, îmândan dönecek misin? Soruyorum sana! "Allah sizi mansûr u muzaffer, bizi mahfûz eylesin" mi diyeceksin?
Evet, atıyorlardı ve mü'minler yanıyorlardı. En sonunda aralarından bir kadını getirdiler, kadının kucağında çocuğu vardı.
Oku Kur`ân'dan, Sûre-i Burûc'da Ashâb-ı Uhdûd'un kıssasını. İbret olsun sana. Allah sana onları hikâye olarak kıssa etdi, okuyup da uykun gelsin, vaktin geçsin diye değil, âmil olasın diye söyledi Allah onları sana. Öyle yapasın diye, öyle yapasın için söyledi, sana inzâl etdi.
Kadını getirdiler hendeğin başına, kucağında, memesinde yavrusu vardı. Bir de elinde çocuğu vardı. Evvelâ çocuğunu atdılar, büyük çocuğunu. Kadın âh dedi. İkincisini, kucağından yavruyu zorla çekdiler, evlâdını, onu da ateşe atdılar. Kadın bâb-ı şefkatde evlâdının bu hâlini görünce, "îmânımı ketmedeyim" dedi. Yani "îmânımı gizleyeyim" dedi. "Zâhirde puta secde edeyim, kurtarayım kendimi" diye düşündü faka çocuk ateşden haber verdi, "Anne! Bu nâr değil, gülzâr burası. Sakın hâ! Atla gel buraya, cennet burası" dedi. Bunun üzerine bunu duyan mü'minler hepsi ateşe atıldılar başdan aşağı. Kâfir de şaşıyordu, "Yâhu bu ne biçim şey, ateşe atıyorlar kendilerini" diye.
Senin âbâ u ecdâdın da böyle ateşe atıldı ama manâsı bir kalıbları ayrı ayrı. Avrupa'da senelerce durdun, kâfirin ateşine göğüs gerdin ve kendini ateşe atdı âbâ u ecdâdın. İşte Çanakkale Harbi, işte İstiklâl Muhârebesi. Neden bu? Tevhîdin nûruyla. Tevhîd nûru gitdi mi hayvan gibi oluruz. Hayvandan daha ednâ ve eşnâ oluruz. İş, tevhîdin nûrunda. Yaaa!
www.muzafferozak.com