4 Haziran 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Ben sana bir müjde daha vereyim. Bir adam günah işledi, işledi, işledi, dikkat buyurunuz, günah işledi, işledi, öyle günahlar yapdı ki bu zât-ı muhterem, düşünmedi hiç Rabbini, Allah'ın gördüğünü, meleklerin bunu kaydetdiğini bilmiyor bu, gaflet içerisinde, günahlar işledi. Sonra, günahları denizlerin köpüğü kadar oldu. Sonra aklı başına geldi. "Eyvâh! Ben ne yapdım!" dedi.
Çünkü zâten aklı başında olanlar kendisinden bir günah da zâhir olsa, zuhûr etse, bir günah işlese, hemen akılları başına gelir, "Ben ne yapdım!" diye Allah'a rücu' ederler. İşte bu kemâle gelmen lâzımdır. Bundan daha yüksek bir mertebe vardır. Günah işlemekden korkarlar.
Meselâ Seyyidinâ Ebâbekir Sıddîk Hazretleri, bak Cenâb-ı Hakk'ın ismiyle beraber oraya koymuşlar, ağzında taş taşırdı. Neden biliyor musun? "Söyleyeceğim söz, Allah'ın gücüne mi gider, Peygamber'i mi incitirim" diye, evvelâ düşünürdü, sonra eğer hayırlı konuşacaksa çıkarır konuşurdu ve illâ ağzına taş koyardı. O kadar!
Şimdi Cenâb-ı Hakk'ın rahmetinden bahsedeceğim. O yapdı, haberi yokdu, isyandan filan. Allah'ı sevenler günah işlemezler, günah işlemekden kaçınırlar. Kazâ-yı Rahmânî zuhûr ederse, Allah'a döner, istiğfâr eder, Allah'a rücu' eder. Sonra aklı başına geldi tövbe etdi.
Tövbe de, "Tövbe yâ Rabbi" demek değil mücerred. Biz ekseriyâ öyle biliyoruz. Tövbemiz bu bizim, "Tövbe yâ Rabbi", sonra gene işliyoruz. Bu, istihzâ olur. Tövbe demek, bir daha yapmamak üzere cezm ü kasd ederek Allah'a söz vermek. Ve bunu da elfâzıyla izhâr etmek, sözle izhâr etmek. "Estağfirullah, Yâ Rabbi ben affet, tübtü ilallah, ben sana tövbe etdim Yâ Rabbi, söz veriyorum bir daha günah işlmeyeceğim" demek. Eğer onun üzerinde kazâ-yı Rahmânî varsa, tekrar unutur bu verdiği ahdi, unutabilir, gene günah işler. Hemen aklı başına gelip gene Allah'a dönmek lazımdır. Ama aklı başındayken böyle "Tövbe Yâ Rabbi" gene işledi, "Tövbe Yâ Rabbi" gene işledi, bu tövbe sayılmaz. Acaba anlatabildim mi? Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem, yani Peygamberimiz, kerîm olan Resûl, bütün resûllerin en ekremi, en kerîmi olan Muhammed Mustafâ, diyor ki, tövbe şöyle olacak diyor efendiler! Hayvandan sütü sağdığımız vakitde, aynı sütü aynı memeden içeri verebilir miyiz? Veremeyiz. Tövbe böyle olacak.
Tövbe etdi. İyi dinle! Sonra Cenâb-ı Hakk bunu ne yapar? Günahlarını affeder. Eder mi? Eder. Cenâb-ı Hakk dilerse günahlarını affeder. O adam bu af üzerinde durursa, yani tövbesinde sâbit olursa, Allah'a ibâdet ve tâatda bulunursa, ne olacak, Cenâb-ı Hakk gene meleklerine emreder, "Ne kadar günahı vardı?", "Yâ Rabbi yüz bin günahı vardı", "Yüz bin günahını affedin, defterini silin onun, temizleyiniz, tathîr ediniz", "Etdik yâ Rabbi". Gene adam tövbesinde devâm ediyor, ibâdet ve tâatında. Sonra Cenâb-ı Hakk buyurur ki, "O yüz bin günahı sevâba çeviriniz, sevâb yapmış gibi yazınız". Acabâ anlatabildim mi? Esteîzübillah. "يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ yübeddilullahi seyyiâtihim hasenât". Allah seyyiâtı, günahları hasenâta tebdîl eder, tövbekâr olan mü'minlerin.