18 Mart 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Muzaffer Efendi Hazretleri, vaaz ve sohbetlerinde sık sık şu tenbîhâtda bulunurlardı :
Cenâb-ı Hakk mahşer gününde, sana bu dünyâ hayâtında yaptıklarının hesâbını sormasa da sadece tek bir soru sorsa, "Ey kulum! Ben hep seninle berâberdim, ya sen kiminleydin?" dese, buna ne cevâb vereceksin? Bunu hiç düşündün mü?
"وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ ve nahnu akrebü ileyhi min hablil verîd" ve "وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ ve hüve ma'aküm eyne mâ küntüm" âyet-i kerîmelerinden biliyoruz ki, Allah kuluna can damarından daha yakındır ve hep onunla berâberdir.
Bir kul için, Allah ile berâber olmakdan daha büyük bir şeref, Hakk'a yakın olmakdan daha büyük bir se'âdet düşünülemez. Nitekim ebedî se'âdet yurdu olan cennetin hakîkati de Hakk'a karîb olmakdır.
Allah'ı unutup, ömrünü gafletle geçiren insan, dünyânın tamâmına bile sâhib olsa, hüsrândadır zîrâ Hakk'dan uzak kalmışdır. Gâfil insan, öldüğü zaman, kaçırdığı büyük fırsatı anlayacak ve çok pişmân olacakdır ancak bu pişmanlık kendisine bir fayda vermeyecekdir. Gâfilin pişmânlığı o derece büyük olacakdır ki, farazâ, Allah ona hiç azâb etmese dahî, bu pişmânlığın acısı azâb olarak ona yeter. Zâten cehennemin hakîkati de Hakk'dan uzak düşmekdir.
Hayâtın olmadan fânî ola gör 'abd-i hakkânî
Bulup esrâr-ı Sübhânî safâ ender safâyı bul
Dilersen sermedî devlet hulûs-i kalb ile tâ'at
Edüp her ân ü her sâ'at ibâdetle ulâyı bul
Sırât-ı istikâmetden dili dûr etme tâ'atden
Çıkup hâl-i şekâvetden rumûz-i "kul kefâ"yı bul
Reh-i gaflet ile meşgûl olan yârın olur mes'ûl
Huzûrda olmağa makbûl bugün derde devâyı bul