30 Ağustos 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Bir takım kibirli kimseler var, hem suçlu hem güçlü bunlar, kibirlerini meşrûlaştırmak için kendilerince bir yol bulmuşlar. Neymiş efendim, kibirliye karşı kibirlenmek sevâbmış, haddini bilmeyene haddini bildirmek yetime kaftan giydirmek gibiymiş, filan filan. Evet, doğru bunlar ama bir şartla. Bu tekebbür Allah için olmalı, nefs işin içine hiç karışmamalı. İşin içine nefs karışırsa o kibir şeytânî olur, rahmânî olmaz. Bunun da bir alâmeti var. Tekebbür eden kimse, nefsi için tekebbür etmiyor, Allah için tekebbür ediyorsa, o işden en ufak bir menfaati yokdur. Bilakis, o tekebbür ona çok pahalıya mâl olabilir. Ne gibi? Meselâ zâlim bir idâreciye haddini bildirmek gibi. Bunu hangi babayiğit yapabilir! Düşünün bir kere, Hitler gibi, Firavun gibi adamlara "sen zâlimsin, sen haksızsın" diyebilecek kaç kişi çıkar? Çünkü işin ucunda, hakâret var, dayak var, hapis var, sürgün var, hattâ belki ölüm var. Bırakın bu gibi azılı zâlimleri, onlardan bin kat daha zayıf olan bir zâlime, müstebid bir idâreciye dahi tekebbür etmek büyük cesâret ister. Mütekebbir bir âmire bir memûrun tekebbür etdiğini duydunuz mu hiç? Yâhud mütekebbir bir patrona bir işçisinin kibirlendiğini duydunuz mu? Cemaate karşı mütekebbir tavırlar içinde olan bir hocanın yahud talebelerine karşı, halka karşı kibirlenen bir âlimin, bir devlet idârecisine karşı tekebbür etdiği görülmüş müdür hiç? Yâhud bir mahalle delikanlısının o mahallenin haracını yiyen mafya babasına dayılandığı görülmüş müdür? Dikkat ederseniz, bunların tekebbürü hep kendilerinden mevkice aşağıda olan kimseleredir. Tekebbürün böylesi nefsânîdir, şeytânîdir.
Allah için tekebbür eden kimse, gözünü budakdan sakınmaz, hiç kimseden korkmaz, başına gelebilecek felâketlerden çekinmez, ne pahasına olursa olsun hakkı söyler. İbrâhim Halîlullah hak ve hakîkat uğruna ateşe atılmayı bile göze almadı mı? Nûh Nebî hak uğruna halkın bin türlü hakâretine tahammül etmedi mi? Yûsuf Peygamber zâlime baş eğmek yerine zindana atılmayı tercih etmedi mi? Muhammed Aleyhisselâm hak ve hakîkat uğruna, her türlü eziyet ve cefâya tahammül etmedi mi, hicret ederek yurdunu terk etmedi mi, malını mülkünü her şeyini bu yolda fedâ etmedi mi? İşte mütekebbire karşı tekebbür böyle olur. Yoksa kendinden yüksek mevkide bulunanlara karşı boynunu eğip, diş geçirebileceği kimselere karşı diklenen, kibirlenen kişi Şeytan'ın oyuncağıdır ancak.
Bir de şu var. Bazıları Allah için tekebbür etmeyi, zâlimlerin tekebbürü gibi hep dayılanmak, efelenmek, diklenmek, yüksek perdeden atıp tutmak zannediyorlar. Halbuki Allah için tekebbür bu demek değil. Allah için tekebbür, hakkı i'lâ için mücâdele etmek demek, hakka hakîkate sıdk ile bağlı olmak demek, bâtıla boyun eğmemek demek, bâtılla mücâdele etmek demek.