21 Haziran 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
İnsanın sûreti sedef, kalbi ise içindeki inci gibidir. Cevâhirden anlayanlar sedefe değil inciye bakarlar. Her insanın değeri de kalbine göredir.Bilindiği gibi insanın bir maddî tarafı, bir de ma'nevî tarafı vardır. İnsanın maddî tarafı, bedeni yani kalıbıdır, ma'nevî tarafı ise kalbidir. İnsanın maddî tarafı, tıpkı inciyi gizleyen kabuk gibi, ma'nevî tarafını örtmüş ve gizlemişdir. Nasıl ki kıymet kabukda değil o kabuğun içinde saklı olan incide ise, insanın kıymeti de maddesinde ve kalıbında değil kalbindedir. Nasıl ki kabuk, incinin olgunlaşması ve muhâfazası için gerekli ise insanın maddî tarafı da, ma'nevî tarafını ortaya çıkarabilmesi için gereklidir. Meselâ insanın bedeni olmasaydı ibâdet de edemezdi. İbâdet edebilmek için beden ve kalıp şartdır ama yetmez. Bir fiilin ibâdet olabilmesi için öncelikle niyet gereklidir ki bu da kalb ile olur. İbâdetlerin makbûl olabilmesi için niyet de yetmez, hâlis bir niyet yani ihlâs gereklidir ki o da kalbin bir sıfatıdır. Hadîs-i şerîfde sûretlere mukâbil kalblerin zikredilmesinin hikmeti budur. Emvâle mukâbil amellerin zikredilmesine gelince. Emvâl yani sâhib olunan şeyler sûret hükmündedir, onlara ma'nâ veren işler yani amellerdir. Meselâ zenginlik tek başına bir şey ifâde etmez. Kişinin zenginliği parasını nereye harcadığına bağlı olarak değerlendirilir. Malını hayırlı işler için harcayan kişi Allah katında makbûl, kötü yola harcayan kimse Allah katında merdûddur.