6 Mart 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Cenâb-ı Hakk Kitâb-ı Kerîminde buyuruyor ki, "وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِه۪ va'lemû ennallahe yehûlu beyne'l-mer'i ve kalbih". Türkçesi, "Biliniz ki Allah muhakkak kişi ile kalbi arasına girer" demekdir. Biliyoruz ki, Allah cisim değildir, araz değildir, mekândan ve hulûlden münezzehdir. Yani bir yere girmez, bir yerden çıkmaz. İnsan ise hâdisdir, mahlûkdur. Nasıl olur da Allah kulu ile kalbi arasına girer? Demek ki burada mecâzî bir ma'nâ vardır. Bu ma'nâya gelen bir hadîs-i şerîf de vardır, Peygamberimiz buyurmuşlar ki, "Kalbü'l-mer'i beyne ısba'ayni min esâbi'ir-rahmân". Yani, "Kişinin kalbi, Allah'ın iki parmağı arasındadır".
Gerek âyet-i kerîme gerek hadîs-i şerîf, kalbdeki temâyülâtın insanın elinde olmadığını bilakis Allah'ın irâdesinde olduğunu göstermekdedir. İş böyle olduğu içindir ki, Allah bazı kullarına bazı işleri, bazı kişileri sevdirmiş, bazılarını da bu işlerden ve kişilerden nefret ettirmişdir. Meselâ ilim aşkıyla yanan, öğrenmeye doyamayan insanlar olduğu gibi, okumakdan, öğrenmekden nefret eden insanlar da vardır. Yine meslekler de böyledir. Bazı kimselerin severek, aşk ile şevk ile yapdıkları işleri bazı kimseler beğenmez, hattâ nefret eder. Kalbdeki bu temâyüller hep Allah'ın irâdesiyledir. Kulun bunda payı yokdur. Bu yüzden, "temâyülât-ı kalbiyye irâde-i cüziyyeden değildir" denilmişdir.
Bu meseledeki başka bir incelik de şudur. İnsanın kalbi açık bir ova gibidir, oraya her yönden rüzgarlar eser. İnsanın kalbine her an türlü türlü ilhâmlar, fikirler gelir. Bunlar birbirine zıd da olabilir. Meselâ bazen şeytan, bazen melek insana ilhâm eder. Halbuki ne melekde bir irâde vardır, ne de şeytanda. Bunlar hep Allah'ın irâdesiyle iş görürler. İkisi de vâsıtadan ibâretdir.