Allah Kul Haklarını Niçin Affetmez?

5 Haziran 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Zulüm

Hep söylüyoruz, "Allah kendisine karşı yapılan suçları dilerse affeder ama mahlûkâtına karşı yapılan suçları katiyyen affetmez" diyoruz. Bu, bir bakıma çok şaşılacak bir şeydir. Zîrâ Allah'a karşı suç işlemekden daha büyük bir cüret, daha büyük bir küstahlık düşünülemez. Âciz bir kul, nasıl olur da, âlemlerin rabbi olan Allah'a isyân eder? Aklen ve mantıken, bu kadar büyük bir cüretin, aslâ cezâsız kalmaması gerekir, öyle değil mi? Halbuki öyle olmuyor, Allah kendisine karşı işlenen suçları hep affediyor ama mahlûkâtına karşı işlenen suçları affetmiyor. Acabâ bunun hikmeti nedir? Bunu hiç düşündünüz mü?

Düşünün ki, bütün kullar Allah'a isyân etseler, Allah'ın hiç bir emrini yerine getirmeseler, bunun Allah'a hiç bir zararı yokdur. Bunun tam aksine herkes hiç durmadan Allah'a ibâdet etse, gece gündüz devamlı O'nun emrine mutî olsa, bunun da Allah'a hiç bir faydası yokdur. Zîrâ Allah, âlemlerden müstağnîdir, mutlak kuvvet ve kudret sâhibidir, hiç bir şeye ihtiyâcı yokdur. Kim ne yaparsa, kendine yapar. Halbuki mahlûkât, son derece âcizdir, dâimâ adâlete, merhamete ve şefkate muhtaçdır. Zayıflar güçlülere karşı kendilerini koruyamadıkları gibi, güçlüler de kendilerini zayıflardan her zaman koruyamazlar. Meselâ dünyâya hükmeden bir pâdişah, bir suikasde kurban gidebilir ya da bir ihtilalle devrilebilir. Ya da parasının hesâbını bilemeyecek kadar zengin olan bir kimse, servetini muhâfaza edemeyebilir, çaldırabilir. Kısacası en güçlü insanlar bile, kendilerine karşı yapılan haksızlıklara her zaman mâni olamazlar, kendilerini koruyamazlar, nerede kaldı ki âcizler, fakîrler, düşkünler, zayıflar. Meselâ ordulara hükmeden bir adam çocuğuna ya da karısına söz geçiremez. Ya da dünyâya hükmedecek kadar güç kuvvet sâhibi olan bir adam, halkın kendi aleyhinde konuşmasına mâni olamaz. Bu bile insanın ne kadar büyük bir acz içinde olduğunu göstermekdedir. 

Cenâb-ı Hakk, âdildir, kendisi hiç zulmetmediği gibi kulların birbirine zulmetmesine de katiyyen rızâ göstermez. İşte bu yüzden, haksızlığa uğrayan kim olursa olsun, ona yapılan haksızlığın hesâbını yapandan sorar ve hak sâhibine hakkını verir. Haksızlığa uğrayan kâfir de olsa, müşrik de olsa, gayr-i müslim de olsa farketmez. Hattâ hayvanlara yapılan zulmün dahi hesâbı tek tek sorulur, cezâsı verilir. Kıyâmet gününde mîzân kurulur, hak sâhibleri kendilerine zulmedenlerden bir bir haklarını alır. Kimsenin kıl kadar hakkı kimsede kalmaz. Cenâb-ı Hakk'ın "el-Müntakim" ve "el-Adl" isimlerinin sırrı da böylece zâhir olur.

Sakın gözün kalmasın dünya sîm ü zerinde
Altın gümüş hayretmez sana mahşer yerinde
Kimsenin hakkı kalmaz kimsenin üzerinde
Aklını başına al sonra pişmân olursun
Listeye geri dön