29 Aralık 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Malın şükrü zikren "Şükür Yâ Rabbi" dediğin gibi, malı Allah'ın dediği yerlere sarfetmekle olur, isrâfâta değil, fuhşiyyâta değil. Ekseriyâ İblîs bizim sırtımıza biner de, "Malı ben kazanmadım mı? Mal benim değil mi?" diye övünürüz. Benim diyenler iblîsdir, şeytândır.
Kendini hayırlı gören de şeytândır. Çünkü evvelâ kendisini Âdem'den hayırlı gören Şeytân'dır. İblîs, bir kıyâs-ı bâtıl yapmış ve "أَنَا خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ ene hayrun minh, halaktenî min nârin ve halaktehû min tîn" demişdir. İblîs-i pür-telbîs. Yani "Yâ Rabbi, onu toprakdan halk ettin, beni âteşden, ben ondan hayırlıyım" demişdir. Evvelâ kendini yüksek gören İblîs'dir, Şeytân'dır. Onun için bir kimse mü'min kardeşinden kendisini yüksek görmeye, "ben ondan hayırlıyım" demeye başladığı vakit, o iblîsleşir, İblîs'in sıfatını alır. Âdemî olursa, Âdem toprakdan halk olunduğu için, toprak gibi mütevâzi olur. Allah mütevâzi olanı ref' eder, kaldırır, yüceltir; mütekkebiri de kaldırır, kaldırır, kaldırır; o yükseliyorum zanneder, sonra yukarıdan aşağı bırakır, felâket olur o. Allah önce onu yukarı doğru kaldırır, kaldırır, kaldırır; o "Allah beni yükseltiyor"der, öyle zanneder, sonra Allah onu yukarıdan aşağıya bırakıverir, aşağıda helâk olur. Allah muhâfaza buyursun. Allah'ın gazâbından kork, celâlinden çekin!