26 Ekim 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Kur`ân-ı Kerîm'i okuyorlar ama hiç farkında değiller. Esteîzübillah, "يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ yâ eyyühellezîne âmenû lâ terfa'û esvâteküm fevka savti'n-nebiy, ey inananlar, ey mü'minler, siz Resûlullah'ın sesinden ziyâde sesinizi yükseltmeyin", Huzûr-ı Nebî'de, bu bir. İkincisi, "وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ velâ techerû lehû bi'l-kavli ke cehri ba'dıküm li ba'd, birbirinize seslenir gibi Peygamber'e seslenmeyin". Ahmed! Kenan! Muzaffer! der gibi Yâ Muhammed! diye seslenmeyin. Neden? "اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ en tahbeta a'mâlüküm, yapdığınız hayır hasenât hepsi bâtıl olur". "وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ ve entüm lâ teş'urûn, siz farkına bile varmazsınız".
Kur`ân-ı Kerîm'de dört yerde Cenâb-ı Peygamber'in ismi vardır. "وَمَا مُحَمَّدٌ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ vemâ Muhammedün illâ resûl, kad halet min kablihi'r-rusül", Sûre-i Âl-i İmrân'da. İkincisi, "هُوَ الَّذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يدًاۜ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ hüvellezî ersele resûlehû bi'l-hüdâ ve dîni'l-hakki li yuzhırahû 'ale'd-dîni küllih, ve kefâ billâhi şehîden Muhammedü'r-Resûlullah", Sûre-i Fetih'de. Üçüncüsü, "مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ mâ kâne Muhammedün ebâ ehadin min ricâliküm velâkin resûlallahi ve hâteme'n-nebiyyîn", Sûre-i Ahzâb'da. Dördüncüsü, Sûre-i Muhammed'de, "وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاٰمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۙ vellezîne âmenû ve 'amilu's-sâlihâti ve âmenû bimâ nüzzile 'alâ Muhammedin ve hüve'l-hakku min rabbihim". Dikkat buyurun. Arkasında hemen Peygamber'in sıfatını söyler, Muhammed diye geçmez ki.
"Yâ eyyühe'n-nebiyyü", "Yâ eyyühe'r-resûlü", "Yâ müddessiru", "Yâ müzzemmilu", hep böyle hitâb eder Allah Peygamber'e. Diğer peygamberlere, "Yâ Mûsâ!", "Yâ Îsâ!", "Yâ Süelymân!", "Yâ Dâvûd!" diye hitâb eder. Mü'minlere, müslümanlara, "yâ eyyühellezîne âmenû", "yâ eyyü'n-nâs", bize hitâbı böyledir Allah'ın. Benî İsrâil'e hitâbı, "Yâ ibnü't-türâb", "Yâ ibnü'l-mâ", yani "Ey toprakoğulları", "Ey su çocukları". Benî İsrâil'e böyle, bize öyle değildir. Bize mü'min hitâbı var. Allah'ın bir ismi de mü'mindir. Bize kendi esmâsını, kendi sıfatını vermiş Allah, mü'min sıfatını vermiş. İşte hep okuyoruz ya, "هُوَ اللّٰهُ الَّذ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَز۪يزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُۜ hüvallahüllezî lâ ilâhe illâ hû, el-melikü'l-kuddûsü's-selâmü'l-mü'min'ül-müheyminü'l-azîzü'l-cebbârü'l-mütekebbir". Allah kendi ismi vermiş mü'minlere.
Hâfızların mevlûd okurken, "Yâ Muhammed" diye okumaları câiz değildir, amel habt olunur. "Yâ Resûlallah" demesi lâzımdır. "Efendi, sen hiç böyle konuşmuyor musun câmide?" diye sorarsan, evet, konuşuyorum ama halk anlasın diye konuşuyorum. Halk anlamıyor çünkü. Ben asker ocağındaydım kumandan geldi sordu, "Peygamberiniz kimdir?" diye, biri Sultan Hamid dedi, neferâtdan birisi, biri Atatürk dedi. Şâhid olduğum için söylüyorum. Biri İsmet Paşa dedi. Şimdi zamânımızda bilmedikleri için isim söylüyoruz ki öğrensinler diye halk. Fakat sıfatını da söylemek lâzım. Yoksa Allah'ın gücüne gider, olmaz. "وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُۜ ve tuazzirûhu ve tuvakkîrûhu" âyet-i kerîmesinde, "Peygamber'i siz yüceltin, ona lâyık olan güzel sıfatlarla onu tavsif edin" diyor Cenâb-ı Hakk.
www.muzafferozak.com