Ud’u ilâ sebîli rabbike bil hikmeti vel mev’ızatil haseneti ve câdilhum billetî hiye ahsenu inne rabbeke hüve a’lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a’lemu bil muhtedîn
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücâdele yap. Çünkü Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir ve doğru yolda gidenleri en iyi bilen de ancak O'dur...
Allah yoluna davetin nasıl olması gerektiğini bizzât Cenâb-ı Hakk, Kur`ân-ı Kerîm'inde böylece beyân buyurduğu halde birçok zamâne hocalarının ve vâizlerinin halkı irşâd edeceğim derken, devamlı bağırıp çağırması ve ibâdullahı sürekli azarlamayı, ayıplamayı, küçük düşürmeyi, korkutmayı mahâret zannetmesine ne demeli. Bunlar İslâm'ı, Kur`ân'ı halka anlatmayı vazîfe edinmişler ama kendilerinin İslâm'dan, Kur`ân'dan haberleri yok.
Resûl aleyhisselâmın "Yessirû velâ tu'assirû beşşirû velâ tüneffirû" yani "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz" emrini düstûr edinecek yerde tam aksini yapanlar ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar "El-ulemâ verestü'l-enbiyâ" yani "Âlimler peygamberlerin vârisleridir" hadîs-i şerîfi ile taltîf edilen âlimlerden sayılamazlar.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bu hususda buyururlardı ki :
Rahmeten-lil-'âlemîn olan Resûl-i Ekrem'e vâris olan kişiler, halka merhametli olurlar, halkı cehenneme sokmağa kalkmazlar, herkesi affettirmeğe ve cennete sokmağa çalışırlar.
Efendi Hazretleri, herkese ibret olması için, bizzat tanıdığı böyle bir hocaefendiyi öldükden sonra rüyasında ne şekilde gördüğünü şöyle anlatmışlardı :
Bazı adamın ölürken çenesi kilitlenir. Bazısını kabre koyarlar, orada çenesi kilitlenir. Münkir Nekir gelirler, sorarlar, "Rabbin kimdir?" derler. Hepimize soracaklar. "Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Kitâbın nedir?". Bazıları, "öğööööğööööğööö" diye öğürür, cevâb veremez.
İsmi lâzım değil, hocaefendilerden birisi, gâyetle zâlimdi ibâdullaha, müezzinlere, imamlara, herkesin canını yakar, böyle horhor çeşmesi gibi, "hor hor hor hor hor hor hor hor hor", sonra öldü bu hocaefendi. Ben onu rüyâda gördüm vefâtından sonra. Vallâhi ve billlâhi ve sümme billâhi, oruçluyum bal. Gördüm, bir tonozlu yerden aşağı iniyor böyle. Yani tonozlu dediğimin manâsı şu, çimentoyla yapılmış, bir merdiven örülmüş, üzerine sıva, badana filan vurulmamış. Oradan aşağı iniyor, ben de yukarı çıkıyorum. Hocanın kafasında bir şapka, silindir şapka ama şapkanın hiç ütüsü yok, ütüsü kalmamış, boynuna kadar geçirmişler kafasına, boğazına kadar da kırmızı bir yün fanila sarılmış, üstü başı eski. O aşağı iniyor, ben yukarı çıkıyorum. Görünce, "Hocaefendi, âhiret âlemi nasıl oldu?" dedim. "Nasıl oldu sizin âhiret âleminiz?" dedim. Bana ne dedi biliyor musun? "Eğuveğuveğuveğuve". "Bismillahirrahmânirrahîm" dedim kalkdım yatağın içerisinde. Vallahi böyle. Bak vallâhi dedim. Allah rahmet eylesin, Allah taksîrâtını affetsin. Hamele-i Kur`ân'dı kendisi.