29 Ağustos 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Onun için mü'minler, bak mü'min sıfatı verilmiş, îmâna ermişsin, elhamdülillah. Hazret-i Muhammed de ümmetim demiş. Yerin göğün sâhibi de sana kitap indirmiş. Ve sana böyle hitâb ediyor ve diyor ki, "Hakk'dan kork!" diyor. Çünkü bir kavimde iki korku olmazsa eğer, o kavimden hayır gelmez. Birisi Hakk korkusu, biri ölüm korkusu. Tabii ölümden korkucu olanlar, kanatları tek olandır yâhud kanatları olmayandır. Onlar korksunlar. Kabahati çok, ibâdeti yok. Niçin geldi, niye geldi, nereye gitdi? Mü'min gelmiş, fıtrat-ı islâm üzerine, yaşamış fakat hiç aramamış, sâhibini aramamış. Hiç de ihtiyaç duymamış Allah'ı aramaya. Zannetmiş ki, "اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَنْ يُتْرَكَ سُدًىۜ e yahsebü'l-insânü en yütrake südâ", sanki insan başıboş halkolundu böyle, yiyecek, içecek, yatacak, iki deliğe hizmet edecek. Öyle zannediyor. Onlar yesin içsinler, emeller beslesinler, yakında görecekler. Öyle diyor Allah Kur`ân'da. "ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ". "Onlar" diyor "yesinler içsinler emeller beslesinler bol bol, büyük büyük emeller".
Yaşlandıkça insanın tûl-i emeli artıyor. Nefsde kuvvet kalmamış, gözünü haramdan ayıramıyorsun gene. Gene gözün haramda. Hani bakdığın haram şey seni davet etse, âciz kalacaksın, mahcûb olacaksın hem de. Hâlâ haramda! O harama bakan gözün yakında toprakla dolacak. Sen onu toprakla dolmadan evvel ibretle doldur da Allah'ı gör burada. Mümkün mü? Mümkündür, akâidde. Hakk'ı görmek mümkündür. Allah kendini gösterecek olursa gösteremez mi yani kula? Âciz midir?
Hani o göz nerede, gözler, ibretli gözler? Hani Hakk kelâmını dinleyecek kulaklar nerede? Onu soruyoruz. Yatıp kalkmakla iş bitmiyor yalnız, o da yok bizde. Yememiz de yok, yatıp kalkmasını da bilmiyoruz, oturmasını da bilmiyoruz. Namazımızı da bilmiyoruz. Gusülümüzü de bilmiyoruz. Abdestimizden de bî-haberiz. Öğrenmek de istemiyoruz. Yaaa! O abdestde ne manâlar var. Manâsını bir bilsen. Sen elini yıkamak zannediyorsun. Sen elini günde üç defa yıkamıyorsun, Avrupalı günde beş defa duş yapıyor. Sen korkuyorsun, toprakdan halk olundum, dağılacağım diye. Pislik içinde sokakların filan. Helâları git gör. Helân yok bir defa evveliemirde. Helân yok. Suyun yok. Yolun yok. Pislik içerisinde. Protakalı yiyorsun, kabuğunu sokağa. Etrafda kimse yok mu, Allah'dan korkmuyorsun, Allah'ın gördüğünün farkında değilsin. Çöpü yolun ortasına döküyorsun. Müslüman bu!
Bu kibar millet, bu âlî millet, niye bu hâle geldi? Hiç Hakk'ı bilen yapar mı? Biliyorum zannediyor o. Çünkü Allah'ı allahaısmarladık der gibi biliyor. Komşuna hasedliğin var, onun malı olmasın. Sende de olmasın, onda da olmasın, haydi tamam. İyi, ikiniz de sürünün. Dünyâyı yutuyorsun, bu tarafdaki fukarâya bir yardımda bulunmuyorsun. Nasıl olur bu? Nasıl müslümanlık bu? Resûl-i Ekrem diyor ki, sallallahu aleyhi vesellem, bak islâm ne kadar güzel, "Bir işçiye iş yapdırdığın vakitde" diyor Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, dinle, "o işçinin teri soğumadan, yorgunluğu gitmeden hakkını vereceksin" diyor. Bizim müslümanların bazıları, işittim, isim vermeyeceğim tabii, ertesi güne bırakıyorlarmış. Neden biliyor musun? Çünkü gece teri geçiyor, yorgunluğu bitiyor, ne verirse râzı oluyor ertesi günü. Bir gün sonra ne verse râzı oluyor. Çünkü günü geçdi, vakti geçdi.
Soruyorum. İçkiye fışkıya gidenlere hitâb ediyorum. Câmiye gelip câmide Allah'a secde edenlere hitâb ediyorum. Mahallenizde kaç tâne fukarâ var, kaç tâne yetîm var, kaç tâne dul var, kimsesiz var, kirâsını veremeyen var, odunu olmayan var? Tahkîkat yapdınız mı? Tanımıyorsun bile komşunu. Tanımıyorsun komşunu. Cenâze çıkıyor, haberin olmuyor. Müslümanlık bu mu? "Komşusu aç yatarken karnını fazlaca doyursa bir adam onun îmânında şübhe vardır" diyor Peygamber. "Îmânı zayıfdır" diyor. En son cennete girecekler, girerse eğer. Orası hayvan ahırı değil ya. Neyse.
İki korku. Birisi Allah korkusu. Her ne yaparsan yap, Allah seni görmekde ve işitmekde, duymakda ve görmekde ve seninle beraber. İki. Ölümü gör, nihâyetinde öleceksin. Mal, mülk, rütbe, kasa, kese, hepsi geride kalacak. Çoluk, çocuk, avrat hepsi. Haramdan hıyânetden topladığın, Allah'a kasem ederim ki şu makâm-ı Muhammediyyetde, sevmediklerine kalacak onlar taksîm edecekler. Sen elinle vermeye kıyamıyorsun, Allah yoluna, sevmediklerine kalacakdır.
Allah'dan kork! Hattâ ehl-i verâ ol. Korkunun en yüksek derecesine yüksel. İnsansın. Dünyâda mahlûkât-ı ilâhiyyede insandan daha şerefli bir mahlûk yok. Allah, semâyı, ardı, arşı, kürsüyü, cenneti, cehennemi, melâikeyi insan için halk etdi. İnsana verdiği şerefden dolayı. Sen insansın, ben insanım.
"اتَّقُوا اللّٰهَ ittekullah", Allah'dan kork! Her işde Allah'dan kork! İki. Ölümü düşün. Nihâyet, ölüm. Dünyânın âhir menzili, âhiretin ilk menzili. Hiç kurtulan yok elinden. Öyle bir pehlivan ki, bahadır ki, kimi yakasından tuttuysa hemen tuşa getirir. Bazısını inlete inlete, bazısını güldüre güldüre. Çünkü bazısında Resûl-i Ekrem'i görüyorsun gidişde. O âgûşunu açmış sana, diyor ki, "Bütün hayatın boyunca iffetinle ırzınla kazandın, alınterinle kazandın, sebeb-i hilkatini aradın buldun, Hakk yolunda bulundun, gel beden yana şimdi, râhata kavuş" diyor. Sultân oldun. Diğeri öyle değil. Diğerinin kanatları kopuk, nereye gidecek. Kanadı kopuk kuş kafesden çıkdı mı onu parçalarlar. Bak görüyorsunuz ya mü'minler, ittekullah!
"وَلْتَنظُرْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍ vel tenzur nefsün mâ kaddemet li gadin", yarınki gün için ne hazırladın? Yarınki gün diyor Allah. Yarından murâdı ne? "Küllü âtîn karîb". Manâsı her gelici yakındır. Her gelici yakındır! Dün mahallede oynuyorduk, sonra genç olduk, sonra dinç olduk, şimdi belimiz büküldü.
Sen de öyle genç, sana da söylüyorum. İlkbahar gibi geçer gençliğin. Yaz gibi geçer dinçliğin. Sonra saçlarına ak düşer. Sonra gök basar belin bükülür, yer çeker alnın kırışır. Sonra tek başına adamı koyarlar kabre. Hiç bir dostun da seninle beraber kabre girmez. Ancak amelin girer seninle beraber. İster kötü amel sâhibi ol, ister iyi amel sâhibi ol, onunla kalacaksın başbaşa, dostun odur. Dost bir tâne, Allah. Derdliysen derdini dostuna söyleme, hem dostunu üzer, hem düşmanını sevindirirsin. Allah'a söyle. Çünkü O'ndan geldiği için, O'na söyle ki senin üzerinden alsın onu. Çocuk babadan dayak yediği vakitde gene babaya koşar. Çocuk anneden dayak yedi mi gene anneye koşar. Sana ne geliyorsa, ayağına ne batıyorsa, Hakk'dan bil ve Allah'a koş, Allah'a rücû eyle.
www.muzafferozak.com