Allah'dan Ne İsteyeceğini İyi Bil

10 Şubat 2025 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Bir sır daha söyleyeyim size. İki hutbe arasında yapılan duâ müstecâb olur. Ama gizli, âşikâr değil. Dünyâ kelâmı konuşamazsın Cuma namazı vaktinde. “Hayye ale’s-salah” “Hayye ale’l-felah” dediği vakitde müezzin, o aradaki yapılan duâ müstecâb olur. Reddolunmaz yani duâ. Sır söylüyorum sana. Yağmur yağarken edilen duâ reddolunmaz. Namaz sonunda yapılan duâ reddolunmaz.

“Efendim, ben bu kadar namaz kıldım, duâ etdim, olmadı, Allah vermedi”. Hâşâ! Böyle konuşma sakın hâ! Allah kimseyi kapısından mahrûm göndermemişdir. Bizim zannımız Allah’a böyledir. Ne var ki burada vermezse, ebedî âlemde verecekdir. Burada da verir, senin haberin bile yokdur. Senin istediğini vermez de, sıhhat ü âfiyet verir. Çünkü senin hakkında hayırlı değildir. Çocuk istersin vermez, çünkü senin hakkında hayırlı değildir o, sana sıhhat u âfiyet verir. Servet istersin vermez, senin hakkında hayırlı değildir o, âhirete bırakır işi. Çünkü bir çok adam fakîrken mü’min olur, zenginleşdi mi, yılanın güneşde saldırdığı gibi dînden hurûc eder. Yılan gibi olur yani güneş belini ısıttı mı. Çünkü para, insan yılanının güneşidir. Temmuzda, Ağustosda yılan çok şiddetli olur. Neden? Güneş yılanın belini ısıtır. İnsanın nefsi, yılana benzer, dünyâ metâı da güneşe benzer. Onun için bakarsın lap, yoldan çıkarsın sonra. Allah diyen adamken, bakarsın “Sen kalbime bak, sen bakma sofulara, onların namazı varsa bizim niyâzımız var” diye bu tarafa doğru Şeytan seni yuvarlar cehenneme. Haberin bile olmaz!
Çok mühim bir incelikdir bu, maalesef müslümanlar bunu pek bilmezler ve akıllarına ne gelirse isterler Allah'dan. Kimi ev ister, kimi araba ister, kimi çocuk ister, kimisi para ister. Üstelik bir de tarîf eder bunları, meselâ "şu marka bir arabam olsun" der, "şu semtde bir evim olsun" der, "şu kızı alayım" yâhud "şu çocuğa varayım" der, "çocuğum erkek olsun" der. Yâhud zaman tayîn eder, "Şu gün olsun" der, "hemen olsun" der, "seneye olsun" der. Bu tarzda duâ etmek büyük bir hatâdır. Bakarsın ki Allah duânı kabûl eder ama istediğin şey başına belâ olur. Arabayı aldığın gün bir duvara toslarsın yâhud bir tırın altında kalırsın. Âşık olduğun kişi hayırsızdır, evlilik senin için azâb olur. Çocuğun olur olmasına ama büyüyünce sana âsî olur yâhud sakat olur, hasta olur ömür boyu uğraşırsın. Ev istersin, ille de şuradan olsun dersin, duân kabûl olur, alırsın ama bilmezsin sen, ev çürük çıkar yâhud altından fay hattı geçiyordur, ilk depremde yıkılır gider. Yalnız ev gitse neyse, sen de gidebilirsin, sevdiklerin de ölebilir. Hâsılı istediğin şey senin hakkında hayırlı olmayabilir. Aklı olan, kendi aklına, kendi bilgisine güvenmez, işi, Allah'a bırakır. "Hakkımda hayırlısını ver Yâ Rabbi" der. Çünkü gaybı ancak Allah bilir. Kulunu da en iyi bilen Allah'dır. Onun için duâ ederken, Cenâb-ı Hakk'ın talîm etdiği, Resûl-i Ekrem'in tavsiye etdiği duâlardan şaşmamak lâzımdır. Bunlar hem mücmel hem şumüllü duâlardır. Yani hem elfâz bakımından kısa hem manâ bakımından genişdir bu duâlar. Meselâ yukarıdaki levhada gördüğünüz, "Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr" duâsı gibi. Manâsı şu : "Rabbimiz, bize dünyâda da âhiretde de iyilik ve güzellik ver ve bizi cehennem azâbından koru". "Hasene" deyince, bütün iyilikler, bütün güzellikler girer onun içine. Üstelik hem dünyâya hem âhirete şâmil, başka ne kalıyor ki geriye. Ne kadar şumüllü, ne kadar manâlı, ne kadar veciz bir duâdır bu.
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön