24 Ekim 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
İşin başı Allah'ı bilmek. Allah'sız bir gönül hiç bir şeye yaramaz. Zâten ona gönül demezler, Şeytan ahırı derler. Mutlakâ Allah'ı bilmek, Allah'ı bulmak, Allah'a ibâdet tâat ederek azîz olmak, tâ makâmâtın en yücesi olan "فِي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍ مُّقْتَدِرٍ /Fî mak'adi sıdkın 'inde melîkin muktedir" sırrına insanın vâsıl olması lâzımdır. Çünkü mâdem ki bu şekle girdik, bu şeklin hakkını vermemiz lâzımdır. Cenâb-ı Hakk her hangi bir hayvanın postunu da bizim sırtımıza giydirirdi. İnsanlığa biz tâlib olmadık, Hakk tâlib oldu bizim insan olmamıza. Şimdi burada bize lâzım olan, insanlığa tâlib olmak, mâdem bu elbiseyi giydik sırtımıza. Bu elbiseden bahsetmedim, cesed elbisesinden bahsediyorum. Hayvanât ile farkımız, Allah bize insan elbisesi giydirmiş, insan vücûdu yani, insan bineği vermiş, onlara da hayvan bineği vermişdir. E insansak şimdi vazîfelerimizi bileceğiz.
İnsan buraya gelir, islâm gelir, islâm yaşar, islâm ölür. İslâmdan murâdımız Allah'a teslîmiyyet manâsına. Her husûsâtda. Her husûsâtda Allah'dan râzı olmak. Her husûsda. Bazı insan mü'min gelir, kâfir yaşar, mü'min ölür. Bazı kimse mü'min gelir, mü'min yaşar, kâfir ölür. Bazı kimse mü'min doğar, mü'min yaşar, mü'min ölür. Buradan bir kere gitdin mi öteki âleme, artık buraya gelmenin ihtimâli yokdur. Ağlamak da para etmez, bir menfaat vermez, çırpınmak da, saç sakal yolmak da fayda etmez. Ne yapacaksan, ne bulacaksan, burada yapacaksın, burada bulacaksın. Allah'ı da burada bileceksin, Allah'ı da burada bulacaksın, Allah'ı da burada göreceksin. Sonra o tarafa öyle gideceksin yani. Çünkü burada görmeyen orada göremez, burada bilmeyen orada bilemez. Budiyyetdedir çünkü.
Efendi Hazretleri, Sûre-i İsrâ'daki "وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً ve men kâne fî hâzihî a’mâ fe hüve fîl âhırati a’mâ ve edallu sebîlâ" âyet-i kerîmesinin bu hakîkati beyân ettiğini söylerlerdi.
Efendi Hazretleri, "وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn" âyet-i kerimesi hakkında da şöyle buyurdular :
Müfessirler, bu âyet-i kerîmenin sonundaki "li ya'budûn" kelimesini "li ya'rifûn" ve "li yuvahhidûn" diye tefsîr etmişlerdir. Demek ki, hilkat-ı dünyâ ve mâfîhâdan murâd, ma'rifet-i ilâhiyyeyi tahsîldir.Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
İlim, Hakk'ı bilmekdir. Allah'ı bilmeyen, kamyon dolusu kitap okusa da câhildir.