Allah'ı Sevmek ve Allah'dan Korkmak

30 Mart 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet
Allah'dan ancak ilim sâhibleri korkar...
Sûre-i Fâtır, Âyet 28
Bir önceki yazımızın konusu olan "Hakk'ın celâlinden korkmak" mes'elesi üzerinde biraz daha durmak istiyoruz...

Bir zamanlar batıdaki mistikler arasında çok yaygın olan ve maalesef sonradan bizim toplumumuzda da son derece yaygın hâle gelen derdlerden biri de Allah'ı sırf cemâl sıfatları ile tanımak ve tanıtmak hastalığıdır...Bu hastalığa yakalananlar, Yûnus Emre'nin veya Hazret-i Mevlânâ'nın bazı sözlerini, ma'nâ ve medlûllerini hiç anlamadan bozuk plak gibi tekrâr ederek Cenâb-ı Hakk'ı sırf cemâl sıfatları ile bildirir ve sanki Cenâb-ı Hakk'ın hiç celâl sıfatları yokmuş gibi davranırlar...Aşk ve sevgi kelimeleri bunların ağızlarından hiç düşmez ancak Allah'ı sevenlerin sâhib olması gereken sıfatların hiçbirine sâhib değillerdir...Bunlarda ne namaz vardır ne de başka bir ibâdet, varsa yoksa aşk ve sevgi...Bu zavallılar, kendilerine göre bir aşk dîni uydurmuşlar ve bu dîne de kendilerinden menkûl bir aşk ilâhı vazetmişlerdir...Bütün bunlar eğer hıyânet sebebiyle değilse mutlakâ büyük bir cehâlet sebebiyledir...Yani bu hastalığın sebebi, aslında Allah'ı doğru tanımamakdır...Nitekim âyet-i kerîmede "Allah'dan ancak ilim sâhibleri korkar" buyurulmuşdur...Buradaki "ilim"den murâd fizik, kimyâ, tıp gibi ilimler değil Hakk'ın sıfatlarını bilmekdir...

Muzaffer Efendi Hazretleri, Amerikalıları irşâd maksadıyla gerçekleştirdikleri ABD seyahatlerinden birindeki bir sohbet meclisinde, Allah korkusundan uzun uzun bahsedince, orada bulunan Amerikalı mistiklerden biri "Siz hep Allah korkusundan bahsediyorsunuz halbuki biz Allah'ı seviyoruz, sevdiğimiz için de Allah'dan korkmaya gerek olmadığına inanıyoruz" demişti...Efendi Hazretleri, o kendini beğenmiş mistiğe hiç beklemediği şu sorularla cevap vermişdi :
Siz hiç hastahâneye ya da tımarhâneye gitmediniz mi?...Oradaki hastalar meselâ kanserliler kendileri mi hasta olmak istediler yoksa Allah mı verdi o hastalıkları onlara?...Deliler, kendileri mi deli olmak istedi, yoksa Allah mı onları deli yaptı?...
Efendi Hazretleri kendi sorularına kendisi cevap verir mâhiyetde buyurdular ki :
Kâinâtda yaradılmış ne varsa, hepsinde celâl ve cemâl tecellîleri vardır...Allah'ın isimleri arasındaki Kahhâr, Cebbâr, Zü'l-intikâm gibi isimler bize Allah'ın celâlini gösterir...Tabii Allah'ın isimleri arasında Râhmân, Rahîm, Latîf gibi isimler de var...Nitekim "Sebekat rahmetî alâ gadabî" buyurulmuşdur yani Allah'ın rahmeti gadabını geçmişdir...
Efendi Hazretlerinin bu hususdaki şu teşbîhi de çok mürşidânedir :
Nasıl ki devletlerin kânunları varsa ve o kânunlara karşı gelenleri mahkemeye sevkederek hapse atıyorlarsa, Allah'ın da kânunları, mahkemesi ve hapishânesi vardır. O'nun kânunlarına karşı gelenler cezâya çarptırılır...Cehennem de o cezânın çekildiği hapishâne hükmündedir...Allah'ın gadabı olmasaydı, kâtil ile maktûl müsâvî olurdu yani kötülükler, yapanın yanına kâr kalırdı...Hiç olur mu öyle şey? O zaman Allah'ın adâleti nerede kalır?...
Efendi Hazretleri, kuru bir iddiâ ile "Ben Allah'ı seviyorum" demenin tek başına bir şey ifâde etmediğini de şöyle beyân buyurmuşlardı :
"Ben Allah'ı seviyorum" demek güzel ama böyle demekle iş bitmiyor, Allah için ne gibi işler yaptın? Ne gibi ibâdetlerin var? İnsanlara ne hizmetin var? Allah'ın emirlerinden neleri yaptın, yasakladıklarından neleri yapmadın?...
Efendi Hazretleri, "Seven sevdiğinin sözünden çıkmaz" buyururlar ve Allah'ı sevmenin delîlinin O'nun emirlerine itâat olduğunu beyân ederler ve "İtâ'atin en yüce mertebesi muhabbetdir" buyururlardı...


www.muzafferozak.com



Takvâ ve Allah korkusu hakkında iyi bir fikir sâhibi olmak isteyenlere aşağıdaki yazıları da okumalarını tavsiye ederim... 

Havf ve Recâ
Allah Korkusunun Beş Derecesi
Hakk'ın Celâlinden Korkmak Cemâline Müştâk Olmak
İki Çeşit Korku
Makbûl Olan Allah Korkusu
Takvâ
Listeye geri dön