4 Mayıs 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Vaktiyle zikir yapmanın, dînî ilimler öğretmenin hattâ bazı kisvelerin bile suç olduğu bir dönemde ehlullahdan birisini böyle bir sebebden mahkemeye vermişler. Bu zât baş gözleri görmeyen fakat kalb gözleri açık olanlardan bir zât-ı akdes imiş. Hâkim, karşısında böyle bir zâtı görünce e merhamete gelmiş çünkü hem âlim, hem yaşlı, hem de gözleri görmüyor. Suçu da utanılacak bir şey değil, devrin kânunlarına göre siyâsî bir suç. Hâkim bu zâtın mahkemeden berâat etmesi için bir avukat gerektiğini düşünürek şöyle bir hatırlatma yapmak istemiş :
Baba! Da'vâ vekîli (avukat) tutacaksın değil mi?...
Hazret şöyle cevap vermiş :
Ben da'vâ vekîli tutamam...
Hâkim herhalde maddî durumu müsâit değil diye düşünerek demiş ki :
Paranız yoksa mesele değil, devlet sizin adınıza bir vekîl ta'yîn eder...
Hazret demiş ki :
Da'vâ vekîli tutmayışımın sebebi param olmaması değil, bambaşka bir sebebi var. Ben "Hasbiyallahü ve ni'mel vekîl" yani "Allah bana yeter, O ne güzel vekîldir" diyorum. Eğer şimdi başım derde girdi diye kalkar da bir avukat tutarsam yarın mahşer gününde, Allah bana, "Ey kulum! Benim vekâletimi beğenmedin de, beni vekâletden azl edip, benim yerime kullardan bir vekîl mi tuttun?" derse, ne cevap veririm. Rabbime hangi yüzle bakabilirim? Sen cezân ne ise ver. Merâk etme benim vekîlim, beni müdâfaa eder...
Bu cevâbı duyan hâkim, mahkeme dosyasına "bu adam bunağın birisidir" diye yazdırıp da'vâyı düşürmüş ve o gece bu zâtın kaldığı otele gelip ellerinden öperek hayır duâsını almışdır...Daha önce "Hasbünallah tesbîhi" ve "avukat tutmak" hakkında Efendi Hazretlerinin çok mühim bir beyânını yayınlamışdık, aşağıdaki bağlantıdan okuyabilir, ses kaydından da dinleyebilirsiniz...