7 Ocak 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Ey kardeşler!
Fırsat elde iken, cân kuşu ten kafesinden uçmadan, korkunç ölüm bizi bulmadan, yalnızlık evi olan kabre girmeden, amellerimizle başbaşa kalmadan, günâhlarımız yüzünden rezîl ve hacîl olmadan, oğlumuza ve ehlimize hasret kalmadan, ahbâbımız, ehlimiz, evlâdımız ve arkadaşlarımız bize düşmân olmadan, nâr-ı cahîmi görmeden, Rabbimizi sevelim, O'nu dilimizle övelim, O'na kulluk edelim, O'nu hep zikredelim. Zîrâ kişi sevdiğini çokça zikreder. Kişi, sevdiğini kıramaz, sevdiğinin her emrini cânına minnet ve devlet bilir. Eğer biz O'nu seversek, O da bizi sever, biz O'nu översek O da bizi över. Biz O'nu zikredersek O da bizi zikreder. Biz O'na yürüyerek gidersek, O bize koşarak gelir. O, bize bizden yakındır, biz ona uzağız. O, bize yakın olduğu gibi, bizler de O'na yakın olmağa çalışalım.
O'nun hakkında benim bütün söylediklerim ve bu âna kadar O'nun hakkında söylenenlerin tamâmı, O'nun hakkında benim bütün yazdıklarım ve bugüne kadar O'nun hakkında yazılanların tamâmı, ancak denizlerden bir katre, güneşden bir zerre misâlidir. Bütün güzellikler ve güzel isimler O'nundur. O, bizim Rabbimiz ve cümle mahlûkatın Rabbidir.
Gece gündüz bütün niyâzımız şudur ki, yeter ki O bizi kulluğundan tard etmesin, kapısından kovmasın. Eğer O bizi kapısından kovarsa, hangi kapıya gideriz ? Kime güveniriz, nereye dayanırız? Hakk'dan gayrı bâkî olan ne var ki? Allah bizleri kapısında ve kulluğunda dâim kılsın. O'nun kapısında kulluk, O'nsuz sultanlıkdan çok daha yüce ve çok daha hayırlıdır.