4 Mayıs 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Birinin susmasını sağlamak, sözünü kesmek manâsına gelen cevb kökünden gelir. Aynı kökden türeyen icâbet ve cevâb kelimeleri dilimize de girmişdir. Cenâb-ı Hakk'a izâfe olunduğunda duâlara cevâb veren, istekleri yerine getiren manâsınadır. Cenâb-ı Hakk Kur`ân-ı Kerîm'de duâlara icâbet etdiğini "وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ" âyet-i kerîmesiyle beyân buyurmuşdur. "Muhakkak ki ben kullarıma çok yakınım, kulum bana duâ etdiği ânda ona icâbet ederim" demişdir. Yine, "اِنَّ رَبّ۪ي قَر۪يبٌ مُج۪يبٌ" âyet-i celîlesinde de Cenâb-ı Hakk'ın kullarına yakın olduğu ve kullarının duâsına icâbet etdiği beyân olunmuşdur. Yine Cenâb-ı Hakk Kur`ân'da, "ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ" buyurmuşdur. Yani "Bana duâ edin duânızı kabûl edeyim" demişdir. Bu esmâya işâret eden başka âyetler de vardır. Bu esmâ, hadîslerle bildirilen 99 esmâ arasında da zikredilmişdir.
Allah öyle kerîm, öyle latîf, öyle cömert, öyle ganîdir ki kendisinden isteyeni aslâ boş çevirmez, kapısına geleni aslâ reddetmez, katiyyen mahrûm göndermez. Dünyâyı isteyene dünyâyı, âhireti isteyene âhireti verir. Rızâsını, rıdvânını, cemâlini isteyene de bunları bahşeder. Allah kulunun kendisinden istemesini ister, istemesini sever. Kendisine duâ eden kulları sever Allah, duâ etmeyenleri sevmez. Kul istemeden de verir Allah, o da ayrı. İstemeden, duâ etmeden, ne nimetlere nâil olmuşuzdur bir düşünün. Ama kulun duâsı, istemesi, yalvarması, Allah'ı hoşnûd eder.
Yine bir âyet-i celîlede, "فَاذْكُرُون۪ٓي اَذْكُرْكُمْ fezkürûnî ezkürküm" buyurmuşdur Allah. Bu da yine bu esmâya işâret eder. Mâdem ki Allah kendisini zikredeni zikreder, demek ki Mücîb'dir yani icâbet edicidir, cevâb vericidir, kullarının taleblerini kabûl edicidir. Kul Allah'ı hangi esmâsıyla zikrederse, Allah da ona göre icâbet eder. Meselâ kul istiğfâr ile zikrederse Allah'ı, yani estağfirullah derse yâhud Yâ Gaffâr, Yâ Gafûr diye zikrederse, Allah kulunu mağfiret eder. Tövbe ile zikrederse, yâhud Yâ Tevvâb derse, Allah kulunun tövbesini kabûl eder. Yâ Rezzâk diye zikrederse, rızık verir. Yâ Şâfi diye zikrederse, şifâ verir. Yani kul Allah'dan ne taleb ederse, Allah ona göre icâbet eder kendisine.
Kulun bu isimden alacağı hisseye gelince. Birincisi, kulun Hakk'ın davetine icâbet etmesiyle olur. İkincisi, ihtiyaç sâhiblerine yardım etmekle, taleb edene taleb etdiğini vermekle olur. Hattâ insan meşrû bir davete icâbet etmekle bile bu isimden bir hisse almış olur. Yâhud yol soran, adres soran bir kimseye yolu tarîf eden kişi dahi bu isimden hisse almış olur. Yine bunun gibi müşkili olanın müşkilini halleden, sorusu olanın sorusuna cevâb veren kişiler de böyledir.