المحيي El-Muhyî Celle Celâluh

4 Şubat 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet

Muhyî, hayy kökünden gelir, dirilten, canlandıran, hayat veren demekdir. Türkçemizde de kullanılan hayvan ve hayat kelimleri de aynı kökden gelir. Başına ism-i tarîf konularak Allah'a izâfe edildiğinde manâsı, varlıklara hayat veren, mahlûkâtı yaşatan, diri tutan demek olur. Cenâb-ı Hakk'ın zâtî sıfatlarından olan Hayy sıfatından farkı şudur ki diri olmak başkadır, hayat vermek başkadır. Diri olan pek çok şey vardır ama hiç bir şeye hayat veremezler. Can vermek ancak Allah'a mahsûsdur.

99 esmâ arasında yer alan bu esmâ, Kurân'da da pek çok yerde geçer. İki yerde bu lafızla, pek çok yerde başka lafızlarla. En çok da âhiret, cennet ve cehennem hakkındaki âyetlerde bu isme işâret vardır, zîrâ bunlar öldükden sonra dirilmekle ortaya çıkacakdır. Bir de ölülerin diriltilmesi ve cansız maddelere hayat verilmesi husûsunda misâller vardır Kur`ân'da. Meselâ İbrâhim aleyhisselâm, "Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster Yâ Rabbi" diye duâ etmişdi de Cenâb-ı Hakk ona, 'Dört kuş al, kendine alıştır, sonra onları parçala ve parçaları dört ayrı tepeye bırak. Sonra onları çağır, sana koşarak gelecekler" buyurmuşdu ve ayniyle vâki olmuşdu bu. Yine Sûre-i Bakara'da zikredilen hâdisede de ölünün dirilebileceği beyân edilmişdir. Hani Benî İsrâil zamanında bir adam katl olunmuşdu da kâtilin kim olduğu husûsunda ihtilaf çıkınca Allah bir inek kesmelerini emretdi, o ineğin bir parçasıyla ölüye vurulduğunda, ölü hemen dirildi ve kâtilini haber verdi. "İşte biz ölüyü böyle diriltiriz" buyurdu Allahu Teâlâ. Bir misâl daha verelim. Allah Üzeyr aleyhisselamı da öldürüp diriltdi. Bu da yine Sûre-i Bakara'da uzunca bir âyetle beyân edilmişdir. 

Bu ismin en sık karşımıza çıkan mazharı sudur. Bildiğimiz su. Zîrâ su hayat verir. Nitekim Cenâb-ı Hakk "وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ" yani "Biz her canlıya suyla hayât verdik" buyurmuşdur. Bunu da hepimiz görüp duruyoruz. Tohumlar suyla canlanıyor. Kurumuş topraklar yağmurlarla yeşeriyor. İnsan bir katre su parçasından yaratılıyor. Demek ki Cenâb-ı Hakk'ın bitkilere, hayvanlara, insanlara can vermesi hep bu ismin tezâhürlerindendir. 

Bu ismin bir de manevî tecellîsi vardır ki o da ölü kalblerin ihyâsıdır. Bu da îmân ile, zikrullah ile, muhabbetullah ile, marifetullah ile olur. Zîrâ manevî hayat bunlarla olur. Bunlar yoksa, insan manen ölü sayılır. Buna vâsıta olanlar da mürşidlerdir, velîlerdir, peygamberlerdir. Muhyî ismi en çok bu zevâtda tecellî eder. 

Biz bu ismin tecellîlerini her gün her saat gördüğümüz için kanıksamışızdır. Hiç üzerinde durmayız. Halbuki bir düşünsek, tefekkür etsek, aklımız durur. Allah, her ân nâmütenâhî varlığa hayat bahş etmekdedir. Bakterisinden, virüsüne, toprakdaki mezrûatdan ağaçlara, böceklerden kuşlara, vahşî hayvanlardan denizdeki balıklara ve bâhusûs insanlara dâimâ hayât vermekdedir. Bu nasıl bir kuvvetdir, bu nasıl bir kudretdir!

Kulun bu isimden aldığı hisseye gelince. Bu da enfüsî ve âfâkî olarak iki türlüdür. Âfâkî olana misâl olarak doktorları verebiliriz. Doktorlar hastaları iyi ederek, onlara bir nevi yeni bir hayat bahşetmiş oluyorlar. Doktorlar arasında kalbi durmuş olan hastayı hayata geri döndürenler bile var. Buna verilen isim de çok manidar, re-animasyon diyorlar buna. Yani yeniden hayat vermek. Bu isimden alınacak diğer bir hisse, üzüntüyle, kederle harâb olmuş kalbleri neşelendirmekdir. Enfüsî hisseye misâl, insanın kendisine bahşedilen hayat nimetinin kıymetini bilip, ömrünü Hakk rızâsı yolunda geçirmesi ve böylelikle ebedî hayâtda sâadete nâil olmasıdır. Bu hayâtın geçici olduğunu, Hayy u Bâkî olanın yalnız Allah olduğunu bilerek, Hakk'a ibâdet ve tâatden geri durmamasıdır. Enfüsî hisselerden biri de ölü kalbleri ihyâ etmekdir, kalb gözlerini açmakdır. Bu isimden alınacak en büyük hisse de budur.

Listeye geri dön