17 Şubat 2025 tarihinde yayınlanmıştır.
Hem Kur`ân-ı Kerîm'de dört ayrı yerde geçen, hem de 99 esmâ arasında yer alan bu isim, kudret kökünden ism-i fâil olup, kudretini bilfiil gösteren demekdir. Kâdir esmâsından farkı şudur ki, Kâdir, kudret sâhibi, istediğini yapabilen manâsına gelirken, Muktedir, bu kudretini izhâr eden, mahlûkâtı üzerinde gösteren, başkasını da kudretli kılabilen demekdir. Misâllerini verelim. Birincisi, Allah kâdirdir, suç işleyen kuluna azâb edebilir. Ama aynı zamanda rahîm olduğu için dilerse affeder, azâb etmez. Yani kudretullaj kuvveden fiile çıkmamış olur. Azâb ederse, Muktedir ismiyle tecellî etmiş demekdir. Böylece biz onun kudretini müşâhede ederiz. İkincisi, her kudret sâhibi başkalarını kudretli kılamaz, meselâ yüz kilo ağırlık kaldırabilen birisi, canının istediği birisine bu kuvveti veremez. Yani kudretli olmak başkadır, kudretli kılmak başkadır. Bu ism-i şerîfin husûsiyyeti odur ki Allah dilediğine dilediği kadar kuvvet verebilir. Dilediği vakit de o kudreti ondan alabilir. Buna bir mâni' yokdur. Nitekim nice zayıflar, Allah'ın irâdesiyle, kuvvet ve kudret sâhibi olmuşdur ve dünyâyı titretmişlerdir. Meselâ Napolyon bir çiftçi çocuğu olarak dünyâya gelmiş, akıl almaz bir şekilde hızla yükselmiş hattâ imparator olmuş, askeri başarılarıyla dünyâyı titretmiş, sonra fecî bir mağlûbiyyete uğramış, tâcını tahtını kaybetmiş, düşmanlarına esîr olmuş, küçük bir adada sürgünde iken ölmüşdür. Firavun, Nemrud, Hitler, Stalin ve daha niceleri, hepsi aynı durumdadır.
Kudret denilince yalnız, askerî ve maddî kuvvet gelmesin aklınıza. Aklı ve ilmi de hesâba katın. Zîrâ niceleri ilimle kudret sâhibi olmuşdur, niceleri aklıyla yücelmişdir. Gene bunları da bahşeden Allah'dır. Verdiği gibi alır da. Nice akıllılar, nice âlimler sonradan bunamış, aklını ve ilmini yitirmişdir. Yâhud onlardan daha akıllı ve bilgili kimseler gelmiş, onları mağlûb etmişdir. Yegâne muktedir Allah'dır çünkü. Onun için insan, ne aklına güvenmeli ne ilmine, ne kuvvetine dayanmalı, ne de kudretine, ancak ve ancak Allah'a güvenmeli, Allah'a dayanmalıdır.
Kulun bu isimden alacağı hisseye gelince. Kudretin Hakk'a âid olduğunu bilmek, sâhib olduğu kudreti Hakk rızâsına uygun olarak kullanmakdır. Bu âfâkî bakımdan alınması gereken hissedir. Enfüsî hisse ise, nefsini mağlûb etmek ve rûhunu iktidar sâhibi yapmakdır. En büyük hisseyi de mürşid-i kâmiller almışlardır bu isimden. Neden? Çünkü hem kendileri Hakk katına yükselmişler, "ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ fî mak'adı sıdkîn inde melikin muktedir" makâmına ermişlerdir, hem de başkalarını bu makâma yükseltmeye muktedirdir onlar, yani bunu yapabilecek kuvvet-i kudsiyyeye ve kudret-i maneviyyeye sâhibdir onlar.