Ameller Neden Boşa Gider?
2 Ocak 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Bilmem hiç rast geldiniz mi? Bazı insanlar var ki, bunlar küçük yaşda namaza başladıkları halde, hattâ uzun yıllar namaz kıldıkları, oruç tuttukları, camiye gittikleri halde bir gün hepsini birden terkedebiliyorlar. Hattâ bunlardan bazıları Allah'ın yasakladığı içki gibi, kumar gibi şeylere de mübtelâ olabiliyor. Halbuki insan bir kere namaza, câmiye, ibâdete, tâ'ate alışırsa bir daha aslâ bunları bırakmaz gibi geliyor değil mi? Peki bunun sebebi ne olabilir? Gelin bu mes'elenin sebeb ve hikmetlerine bir bakalım :
1. İbâdetler âdet şeklinde yapılırsa şekilden ibâret olur ve yapana bir faydası olmaz. İnsan bu şekilde yıllarca da ibâdet etse o ibâdetinden feyz alamaz çünkü ibâdetin ma'nâsından mahrûmdur ve yaptığı ibâdeti angarya gibi yapmışdır. Bu gibi insanlar, zamânın değişmesi, zemînin değişmesi, nefsin hevâsı, şeytânın iğvâsı gibi bir takım sebeblerle yıllarca yaptığı ibâdetleri terkedebilir, o güne kadar hiç yapmadığı bir takım kötülükleri ve günâhları da yapmaya başlayabilir.
2. İbâdetler, bir binâya benzer. Her binânın sağlam bir temele ihtiyâcı vardır. Binânın temeli sağlam olmazsa, o binâ bir depremle ya da başka bir sebeble kolayca devrilebilir. İbâdet binâsının temeli, îmân ve akâiddir ki bunlar sağlam olmayınca hem ibâdetler makbûl olmaz hem de kişi senelerce de ibâdet etse, bir gün kuvvetli bir tesir altında kalınca ibâdetlerin hepsini terkedebilir. Târihde de çevremizde de bunun sayısız misâlleri vardır.
3. Bir binânın temeli sağlam olsa da, eğer bu binânın altında ya da yakınında yanıcı ya da patlayıcı tehlikeli maddeler varsa, bu binâ aslâ güvenli değildir. Belki ilk günden olmaz ama bir gün o tehlikeli maddeler binâyı mahvedebilir. Meselâ yanıcı maddeler alev alıp tutuşabilir ve binayı kül edebilir veya patlayıcı maddeler bir kıvılcımla patlayabilir ve binâyı berhâvâ edebilir. İbâdet binâsı da aynen böyledir. Eğer ibâdet binâsının zemîni ve yakın çevresi hükmündeki kalb, kibir, riyâ, ucub, hased, şehvet, gadab gibi kötü sıfatlardan temizlenmezse, o çirkin sıfatlar insanı öyle fenâlıklara sevkederler ki, otuz sene, kırk sene, elli sene boyunca ibâdet eden bir kimsenin bile onca yıllık ibâdetleri boşa gider. Nasıl ki bir binâ yapılırken önce zemînin tasfiyesini yapmak şartsa, ibâdetlerden önce de insanın kalbini tasfiye etmesi şartdır. Bunu yapmayan kimse, tıpkı altında patlayıcı madde deposu bulunan bir evde oturup, evini güzelleştirmek için bir çok masraflar yapan, bir sürü pahalı eşyâlar alan, yüklü mikdarda parasını ve mücevherlerini de o evde muhâfaza eden kimse gibidir.
Dikkat ederseniz, Sûre-i A'lâ'nın şu âyetlerinde bu ma'nâya işâret vardır. Cenâb-ı Hakk, "قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى Kad efleha men tezekkâ/Nefsini tezkiye eden muhakkak kurtulmuşdur" âyet-i kerîmesiyle önce tezkiyeyi yani kötü sıfatlardan arınmayı, sonra وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى Ve zekerasme rabbihî fe sallâ/Rabbinin ismini zikredip namaz kılan" âyetiyle de zikrullahı ve namazı zikretmişdir. Demek oluyor ki, felâha ve necâta ermek için elbette Allah'a ibâdet ve zikrullah şartdır ama mücerred ibâdet ve zikir yetmez, behemehâl nefsin tezkiyesi ve kalbin tasfiyesi de lâzımdır hattâ elzemdir.
Listeye geri dön