28 Haziran 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Malûmdur ki kazâları ancak duâlar önler. İyilikler de ömrü ziyâde eyler. Belki akla gelir ki, ecel muayyendir, saat ve dakîkası gelince bir an ne geri kalır, ne ileri gider. Vakt-i muayyeninde ecel kendisini yakalar. Hem şunu da iyi bil ki, eceli gelmeden kimse ölmez. Gerek vurulmak ve gerek boğulmak, otomobil vesâir kazalarda ölenler hep ecelleriyle ölmüşlerdir. Yalnız sebepler değişiktir. Sonra ömrü uzatmak ve kısaltmak da mülkün sahibi Allah Teâlâ'nın elindedir. İşine kimse karışamaz.
Cenâb-ı Hakk'ın lutf u kereminden bir ihsân-ı ilâhi olarak ömrünü artırması kadar tabii bir şey olamaz. Zîrâ ömrü vermek, çoğaltmak, azaltmak hep O'nun elinde değil mi? Öyle ise "olmaz" veya "olamaz" deme. "Doğruyu Allah bilir" de, geç, itirazcı olma. Bizim Allah'ı bilişimiz bile çok zayıf. O’nun kudretinin karşısında olamayacak hiçbir şey yoktur. Bir kulunun ömrünü uzatırsa O'na kimsenin "niçin yaptın?" demeye hakkı yoktur. Sonra bunu haber veren de O'nun sevgili Resûlüdür. Sözünde hiçbir defa yalan olmamıştır. Onun için adı Muhammed el-Emîn'dir. Muhbir-i sâdıktır. Gökleri dolaşan, Hakk Teâlâ ile görüşen ve Hakk'ın sayısız iltifatına mazhar olan kıyâmete kadar bâkî olan mucizesi ki, o bizim kitâbımızdır, ömrün uzatılacağını haber veren, Allah Teâlâ'nın dostu ve sevgilisi Muhammed Mustafa, sallallahü aleyhi vesellemdir. O ne dedi ise sen ona bak, selâmete eriş, vesselâm!
Ömrün uzamasına bazı büyükler, "onun bereketli olmasıdır", demiştir. Bereket, mübarekliktir. Bunu anlamak çok zor değildir. Bazı büyükler, Muharrem ayında dostlarına beş on kuruş bahşiş verirler idi ve alanlar da bu paraları bereket parasıdır diye saklarlar idi. Bunun en canlı misali zannedersem Tebûk seferinde zahir olmuştur. O gün ashâb-ı kirâmın erzakları bitmek üzere idi ve bazılarında yiyecek kalmamış idi. Cenâb-ı Peygamber, oradaki askerlerin erzaklarını bir örtü üzerinde topladı ve herkese müsâveten dağıtmış idi. Ebû Hüreyre radıyallahü anh der ki, "bana isabet eden hurmayı ben bitiremedim". Aradan kaç sene geçmiş, hala hurmalar duruyor. Bu duruşu akılla halletmek mümkün değildir. Bu tasarruf, doğrudan doğruya Allah Teâlâ'nın bazı kullarına verdiği çeşitli lutuflarından biridir. Binaenaleyh anasına ve babasına hizmette kusur etmeyip onları her bakımdan memnûn eden, sevindiren bir evlâdı da, Cenâb-ı Hakk'ın böyle cilveleri tecellî edince, elli senelik ömür sanki yüz sene gibi olur.
Bazı eser sahiplerine bakıyoruz ki, senelerce yazmakla bitmeyecek olan yüzlerce eseri kısa bir zamanda meydana getirmelerinin, insanları hayretlere düşürmekte olduğu hep gözlerimiz önünde cereyan etmektedir. Süyûtî'nin beş yüz küsûr eseri olduğu ve bunları meydana getirmeye
ömrün kifâyet etmeyeceğini söylerler. Bunun o mübarek bereketin eseri olduğunu anlamamak mümkün değildir. İşte bu nimet gerek ana ve babaya ikram edenlere ve gerekse sâir hayrât ve hasenâta ve muhtâçların yardımlarına koşanlara Cenâb-ı Hakk'ın ikrâmıdır.