22 Haziran 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Allah Celle, kendisine ibâdetten sonra ebeveyne ihsânı ve itâatı emreyliyor. Üzerimizde haklarının ne derece olduğunu bu âyetle anlayalım. Allah'a, kıyâmet gününe, Huzûr-i İzzet'e hesap vermeye îmânımız var ise, onlara hürmet gösterir, ana diye hitâb etmeyip "anneciğim", ya da "anacığım", baba diye hitâb etmeyip, "babacığım" diye hitâb etmemiz lâzımdır. Onları, isimleri ile çağırma. Onların herhangi bir teklîfine "üf" deme. Allah Kur'ânında, ana ve babanıza "üf" demeyin diyor. Hayder-i Kerrâr Efendimiz, "Eğer üfden daha hafif bir kelime olsa idi, Allah ana ve babaya onunla hitâb etmeyi men' ederdi" buyuruyor.
İşine giderken onların ellerini öp, "bir emriniz var mı?" diye onlara sor. Akşam evine döndüğün zaman ananı kucakla, babanın ellerini öp, huzûrlannda edeble otur. Onların yüzlerine merhamet ve sevgi ile nazar eyle ki, Allah da, sana merhamet nazarı ile nazar eyleye. Onların sevdiklerine hürmet göster. Eğer rahmete kavuşdular ise, onları her gün rahmet ile, Kur'ân ile yâd eyle. Hayatda kalan dostlarına, anan-baban nâmına hürmet ve saygı göster ki haklarını edâ etmiş olasın. Sen anana ve babana bu güzel muameleyi, Allah'ın sevdiği şeyleri yaparsan, evlâdın da sana aynı güzel şeyleri yapar. Sen onlara fenâ muamele edersen, evlâdın da sana aynı kötü muameleyi edecekdir. Etme-bulma dünyâsıdır bu! Ne ekersen, onu biçersin. Merhamet edersen, merhamet olunursun. İhsân edersen, ihsan olunursun. Hakâret edersen, hakâret olunursun.