29 Ekim 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Cumhuriyetin ilanından yaklaşık doksan sene kadar önce vefât eden bu zât-ı akdes, Seyyid Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinin neslinden olup, 1759 senesinde Bitlis'de dünyâya gelmişdir. Küçük yaşda zâhirî ilimleri tahsîl ettikden sonra tasavvufa yönelmiş ve Tarîk-i Kâdiriyye üzere seyr-i sülûk ederek tam bir kemâle erişmiş ve büyük ârifler arasına karışmışdır. Asıl ismi Muhammed Mustafâ olan bu zât-ı âlî-kadir, mahlasından dolayı Müştâk Baba diye bilinir.
Müştâk Baba Hazretleri, bir târihde Hacı Bayrâm Velî Hazretlerinin türbesini ziyâret ettiği sırada gönlüne gelen ilâhî bir ilhâm ile Ankara'nın başkent olacağını keşfetmiş ve bu keşfini, pek zarîf remzlerle ve işâretlerle dolu olan şu nutk-i şerîfiyle beyân etmişdir. Bu nutk-i şerîf, 1847 senesinde neşredilen meşhûr dîvânında 73. sıradaki manzûmedir.
Me'vâ-yı nâzenîne kim elf olursa efser
Lâbüd olur o me'vâ İslambol ile hemser
Nûn ve'l-kalem başından alınsa Nûn-i Yûnus
Aldıkda harf-i diğer olur bu remz azhar
Miftâh-ı sûre-i Kâf serhadd-i Kâf tâ Kâf
Munzam olunmak ister Râ-yı Rasûl-i Peyâmber
Hâyhûy ile âhir maksûd oldu zâhir
Beyt-i veliyyü'l-ekrem el-hâc 'ıyd-i ekber
Ey pâdişah-ı fahhâm Sultân Hacı Bayrâm
Rûhen ister ikrâm Müştâk 'abd-i çâker
Bu nutk-i şerîfin sırrı yıllar sonra çözülmüş ve işâret ettiği hâdisenin Ankara'nın başkent oluşu olduğu ayan beyan ortaya çıkmışdır. Şöyle ki :
Birinci beytden "ا elif"i, ikinci beytden "ن nûn"u, üçüncü beytden "ق kâf"ı ve "ر râ"yı, dördüncü beytden de "ه he"yi alıp bir araya getirirsek, "انقره Ankara" çıkar. "Lâbüd olur o me'vâ İslambol ile hemser" mısraı, bu şehrin İstanbul'a denk olacağını yani ülkenin idârî merkezi olacağını gösterir.
Müştak Baba Hazretleri, Ankara'nın başkent olacağını keşfetmekle kalmamış, târihini de vermişdir. Birinci beytdeki "ﺍﻟﻒ elf" kelimesi Arapça bin demekdir. Mısranın sonundaki "efser"in ebced değeri olan 341'e 1000 eklenirse eklenirse Ankara'nın başkent olduğu hicrî 1341 senesi çıkar.
Bu nutk-i şerîfdeki inceliklerden biri de "Hâyhûy ile âhir maksûd oldu zâhir" mısraında gizlidir. Bu mısarın başındaki "Hâyhûy" kelimesi gürültü, patırtı, karışıklık ma'nâlarına gelir. Hazret, Ankara'nın başkent olmasından evvel bir takım karışıklıklar olacağını îmâ etmişdir ki aynıyla vâki' olmuşdur.
Diğer bir incelik de, "Beyt-i veliyyü'l-ekrem el-hâc 'ıyd-ı ekber" mısraındadır. "Iyd" Arapça "Bayram" demekdir, "Iyd-ı ekber/En büyük Bayram" terkîbi, hem Hacı Bayram Velî Hazretlerine hem de Ankara'nın başkent olması ile harb-darb döneminin bitip halkın rahata çıkmasına işâretdir.
Peki, nasıl olur da bir insan yüz sene sonra olacak bir hâdiseyi bilebilir?
Bu sorunun cevâbını, bizzat Müştâk Baba Hazretleri vermişdir. Üstelik hemen bir sonraki nutk-i şerîflerinde. Bu nutk-i şerîfleri hakîkaten pek ârifânedir :
Reh-i Mevlâ'da her kim 'aşk ile cismini cân eyler
Gönül mürgi gibi pervâz edüp tayy-ı mekân eyler
Gezen Hakk gezdiren Hakk söyleyen Hakk söyleten Hakk'dır
Velî ârifleri kendine kendi tercümân eyler
Bana ketm-i me'ânî emrin eyler Hazret-i Cânân
Yine ketmetmeyüp esrârını kendi 'ayân eyler
Zehî dildâr-ı dâver yere göğe sığmayan dilber
Benim gönlümde dâim seyr-i gülzâr-ı cinân eyler
Bu gönlüm tâ ezel ol pâdişâhın tahtgâhıdır
Niçün dil-mürdeler ol dil-nişîni lâ-mekân eyler
Sehâb-ı cism içinde gizlenüp ol neyyir-i a'zam
Yine her zereden yüz gösterüp hüsnün nihân eyler
Kemâl-i hikmetin sûretde tahrîr eyleyen Müştâk
Velî ma'nâda hep kendi yazar kendi beyân eyler