10 Eylül 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
LATÎFE
Vaktiyle Mısır'a bir kadı tayîn etmişler. Kadı Efendi vazîfesini yapacağı mahkemeye gidince, mahkeme kâtibini çağırıp demiş ki, "Ben hiç Arapça bilmiyorum, bana bir yol göster, nasıl yapacağız bu işi". "Efendim, işin kolayı var" demiş, "ben lâzım gelen konuşmaları yaparım, netîceye geldiğimizde zât-ı âlinize hitâben 'Eyyühe'l-Kâdı Efendi' derim, siz de bana 'Neam' dersiniz. Ben fezlekeyi okurum, bitirince yüzünüze bakarım, siz 'Hakemtü' dersiniz, iş biter" demiş. Arapça "Neam" evet demekdir, "Hakemtü" ise, hüküm verdim, hükmetdim demekdir. Kadı Efendi Mısır'dan dönünce sormuşlar, "Efendim, nasıl geçdi vazîfeniz?" demişler. Kadı Efendi mahkeme kâtibiyle anlaşdığı usûlü anlatıp demiş ki : "Valla çok râhat etdim, bütün işim bir 'neam' ile 'hakemtü'den ibâretdi".
NÜKTE
"Olur mu canım hiç böyle şey, hiç kimse farketmemiş midir adamın Arapça bilmediğini" filan diyenler olacakdır. Halbuki her zaman her yerde var böyle insanlar. Dikkat ederseniz bugün de sürüyle var bunlardan. Lâyık olmadıkları mevkilerde hak etmedikleri maaşları alıp âfiyetle yiyen o kadar çok insan var ki. En ufak bir rahatsızlık da hissetmiyor bu vicdansızlar. Dünyâ sarhoşu olmuşlar çünkü, makâm sevgisi, mal mülk sevgisi, dünyânın âlâyişi akıllarını başlarından almış. Harâmı helâli ayırmaya lüzûm görmez bu gibi kimseler, "rabbenâ hep bana"dır bunların şiârları, "Helâl haram ver Allahım, garîb kulun yer Allahım"dır bunların düstûrları. Üstelik utanma hissi de yokdur bunlarda, Allah'dan korkmadıkları gibi kuldan da utanmazlar. Her haltı yerler, saklamak, gizlemek ihtiyâcı da duymazlar. Bunlar, dünyâ sevgisi yüzünden helâk olmuş insanlardır. Âkıbetleri pek fenâdır bunların.