13 Eylül 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Büyük mürşidlerimizden Seyyid Ahmed er-Rıfâî Hazretleri buyuruyorlar ki :
Marifet ehlinin diliyle konuşmak isteyen kimsenin edebli olması, kötü söz söylememesi ve sözün inceliklerini ancak ehlinin yanında açıklaması, dinleyenin tâkâtının üstünde sözler söylememesi ve ehli olanlardan da sözü esirgememesi gerekir. Böylece onun sözleri marifet ehliyle marifet lisânı, safâ ehliyle safâ lisânı, muhabbet ehliyle muhabbet lisânı, zühd ehliyle zühd lisânı olur. Çünkü Allahu Teâlâ, bütün bu lisânları ârifler için yaratmışdır. Evet, bütün bu lisânlar, AllahuTeâlâ'nın kudreti ortaya çıkdığı anda kaybolur.
Ârif olan, dinleyenin aklının almayacağı şeyleri söylemez çünkü bu fitneye sebeb olur. İnsanların çoğu câhil olduğundan, zâhirî ilimlerle meşgûl olup bâtınî ilimleri terk etmişlerdir. Bu yüzden ârifin kelâmının çok ince ma'nâlara delâlet etdiğini düşünemezler. Halbuki âriflerin kelimeleri lâhûtî, işâretleri kudsî, ibâreleri ezelîdir. Bu yüzden ârifi dinleyen kimselerin yanlarında ezelî bir kandil ve ebedî bir nûr bulundurmaları lâzımdır. Lisân-ı hâl lisân-ı makâlden daha fasîhdir denilmişdir. Kim ârifin hâlinden başka bir hâle râzı olursa hâlden uzak kalmış olur, Allah'dan perdeli kalır.
Ârifin hâlinden daha dehşetli bir hâl olabilir mi? Şâyet o hâlinden bahsetse helâk olur, sussa konuşmasa yanar kül olur. Kalbine her doğan şeyi söyleyenin lisânı yorulur, artık söyleyecek kelime bulamaz. Kalbine gelen herşeyi söylemeyip bazısını gizli tutan kişinin ise söyleyecek çok sözü olur.
Filin lokması karıncaya verilmez.