Âriflerin Sohbetinde Bulunmak

11 Ekim 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Mecalisü's-Seniyye

Büyük mürşidlerimizden Seyyid Ahmed er-Rıfâî Hazretleri buyuruyorlar ki :

Evlâdım! bilmiş ol ki her şeyin bir anahtarı vardır, ilmin anahtarı da sormakdır. Mürîdin değeri, marifet ehliyle berâber olup, onun ilminden istifâde etmesine ve onun işâret ve remzlerini tahkîk etmesine bağlıdır. Muhakkak ki rabbânî âlimlerin büyüklüğünü, Allah'dan başka hiç kimse anlayamaz. Çünkü onlar Allah'ın sevgilileri ve O'nun sırrının koruyucularıdırlar. Onlara hürmet göstererek onlardan istifâde et. Güzel sorularla onların havâtırını harekete geçir. Çünkü âriflerin havâtır dalgalarının acâiblikleri bitmez. Bir kişi için, bunları öğrenmekden uzak durup, bildikleriyle yetinmesi, cehâlet olarak yeter de artar bile. Allahu Teâlâ, "فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَۙ" buyurmuşdur. Hazret-i Peygamber de, "Büyüklerle oturunuz, âlimlere sorunuz" buyurmuşdur. 
Evlâdım! bilesin ki, ârif, insanlara ubûdiyyeti sıdk ile îfâ etmelerini öğütler. Sonra onlara ubûdiyyetin şartlarının nasıl gerçekleşeceğini beyân eder. Bunu, ubûdiyyetin rubûbiyyet hudûdunu, fakrın da gınâ hudûdunu geçmemesi için yapar. Allahu Teâlâ, يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِۚ وَاللّٰهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ" buyurmuşdur. Allahu Teâlâ her şeyi bir sebebe bağlamışdır. Mahlûkatın kurtuluş sebebini, "وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاۙ" âyetine sıdk ile sarılmaya bağlamışdır. Ve "وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ" buyurmuşdur. Yani muanese, muhabbet ve şevk gibi rızıklar verir. "Kim Allah'dan korkarsa" ifâdesinin bir ma'nâsı da şudur. Kim sırrını, Allah'dan başkasına iltifât etmek âfetinden korursa, Allah ona nâ-mütenâhî hicâblardan bir çıkış yolu ihsân eder ve onu hiç beklemediği bir yerden vuslat ve müşâhede ile rızıklandırır. 
Yine Allahu Teâlâ kulun nefsini tanımasını,  Rabbini tanıyabilmesine sebeb kılmışdır. Nefsini tanıyan Rabbini tanır. Yani kendi ubûdiyyetini bilen, Rabbinin rubûbiyyetini bilir. Kendisinin fânî olduğunu bilen, Rabbinin bâkî olduğunu anlar. Kim nefsinin Mevlâsına âid olduğunu bilirse, Rabbinden başkasına muhtâc olmadığını bilir. Resûlullah şöyle buyurmuşdur : "Kim Allah'ı tanırsa, O'nun hakkını gereğince yerine getirir". Yani kim Allah'ı hidâyetiyle tanırsa, nefsini ona teslîm eder. Kim Allah'ı rubûbiyyetiyle tanırsa, ubûdiyyetin şartlarını yerine getirir. Kim Allah'ı cezâsı ile tanırsa, nefsine cezâ korkusunu düşürür. Kim Allah'ı kifâyeti ile tanırsa, Allah'dab başka her şeyi bir kenara iterek O'nunla iktifâ eder. Kim dünyâlık az bir şeye râzı olursa, şübhesiz gönlünü bir çok meşgûliyyetlerden kurtarır, rahata kavuşur. Kim dünyâya karşı ihtiraslı olursa Allah'dan uzaklaşır. Kim takvânın gizli perdesini yırtarsa, onu yüce gökler bile örtemez. Kim işlerinin sonuna bakarsa, zamanın getireceği felâketlerden ve musîbetlerden emîn olur. Kim aza kanaat etmezse bitmez tükenmez bir gam ve kedere düşer. Kim takvâ kılıcını kuşanırsa, onunla ölümün boynunu vurur yani ölümden korkmaz. Kendisinde sevinç hâli bulunan gururlu olur. Lisânını koruyamayan kişinin dili kendisine fenâlık yapar. Kendisine zarar verecek hâlleri bilemeyen kişi, fayda verecek şeyleri de bilmez. Kim kötülerin sohbetinden yüz çevirirse, Allah onu iyilerin sohbetiyle şereflendirir. Hakk olmadığı hâlde yücelik pâyesi alan kimseyi Allah hak etdiği zillete düşürür. Kim ekim günlerini zâyi ederse, Allah da onun hasat günlerini zâyi eder. Kim Allah'dan başkasına güvenirse, Allah da onu o güvendiği şeyle azâba uğratır. Kim vekîl olarak Allah'dan râzı olursa, Allah da ona bütün hayırlarda delîl olur, böylece o kimse bütün hayırlar için bir yol bulur. Kim kurtuluşun tadını bilirse, belâların acısını duymaz. Kim bu dünyâda kör olursa, âhiretde de kör olur. Şu üç söz, selefin nasîhatlarındandır. Kim âhireti için çalışırsa, Allah onun dünyâ işlerine yeter. Kim gizli işlerini düzeltirse, Allah da onun alenî işlerini düzeltir. Kim Allah'la arasını düzeltirse, Allah da insanlarla onun arasını düzletir.
İster isen ma'rifetde olasın 'âlî‐cenâb
Ehl‐i 'irfan eşiğinde yüzünü eyle türâb

Listeye geri dön