16 Ekim 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Bir arslan, bir kurd ve bir tilki beraber ava çıkmışlar. Av boyunca bir geyik, bir koyun, bir de horoz avlamışlar. Av bitince Arslan, Kurd'a dönüp şöyle demiş, "Haydi bakalım, şu avları âdilâne bir şekilde paylaşdır da yiyip keyfimize bakalım". Kurd, "Ey cihânın şâhı, ey avcıların sultânı" diye Arslan'a yağ çekerek başlayıp şöyle devâm etmiş, "Bunu paylaşdırmakdan kolay ne var. Geyik siz sultânımızın, koyun bendenizin, horoz da tilkinin hakkıdır" der demez, arslan, kurda bir pençe atmış ve tek hamlede kafasını koparmış. Sonra tilkiye dönmüş, "Haydi bakalım, sıra sende, bir de sen paylaşdır şu avları" demiş. Tilki de söze arslana övgüler düzerek başlamış. Demiş ki, "Ey yiğitler ülkesinin hükümdârı! Ey iyilikler meydânının şehsuvârı! Bu avları taksîm edip paylaşdırmaya ne lüzûm var. Horoz sultânımıza sabah kahvaltısı, koyun öğle yemeği, geyik de akşam yemeği olur, mesele kalmaz". Tilki'nin taksîmi arslanın pek hoşuna gitmiş ve demiş ki, "Âferin sana! Çok güzel bir taksîmât yapdın, tebrîk ederim. Peki ama sen böyle âdilâne taksîmât yapmayı ne zaman ve kimden öğrendin?". Tilki tir tir titreyerek cevâb vermiş, "Ne yalan söyleyeyim sultânım, az evvel dest-i kahrınızla terk-i dünyâ eyleyen şu zavallı kurddan öğrendim" demesin mi!
Burada arslan bir remzdir. O bazen acımasız bir patron sûretinde görünür, bazen zâlim bir devlet başkanı sûretinde, bazen merhametsiz bir idâreci, bazen egoist bir arkadaş sûretinde. Hangi kılığa girerse girsin, ne şekle bürünürse bürünsün, hep aynı tabîatdadır o, yani etrâfındakilere, yardımcılarına hiç acımaz, onlara hiç bir şey koklatmaz. Olsa olsa kendisinin iltifat etmediği, değersiz şeyleri bırakır onlara. Tıpkı arslanın yediğinden arta kalanları başka hayvanlara bırakması gibi. Dikkat ederseniz büyük devletler ve büyük şirketler de arslan gibidir, onlarla işbirliği yapan küçükler hüsrâna uğramaya mahkûmdur.