Âşık Paşa, 1272 senesinde Kırşehir'de dünyâya gelmişdir. Asıl adı Ali'dir, Âşık da mahlasıdır. Paşa ünvânı ise o devirde âdet olduğu üzere babasının ilk oğlu olduğu için verilmişdir. Dedesi Ebü'l-Bekâ Şeyh Baba İlyas, Tarîk-i Vefâiyye ricâlinden olup, Horasan'dan gelmiş ve Amasya'ya yerleşmişdir. Babası Muhlis Paşa, Osman Gâzî devri ricâlinden bir mürşid-i kâmildir. Oğlu Elvan Çelebi de babasının yolundan gitmiş ve "Menâkıbü’l-kudsiyye" adlı eserinde ecdâdının menâkıbını yazmışdır. Âşıkpaşazâde Târihi diye meşhûr olan kıymetli eserin yazarı Dervîş Ahmed Âşıkî de Âşık Paşa'nın neslindendir.
Âşık Paşa'nın en büyük eseri Garîbnâme'dir. Anadolu'da yazılan Türkçe tasavvufî eserlerin en eskisi kabûl edilen Garîbnâme, aynı zamanda tesir sahası da en geniş eserlerden biri olmuşdur. Garîbnâme, dilinin sâdeliği ve uslûbunun güzelliği sebebiyle Anadolu'nun her yerinde çokça rağbet görmüş, çokça istinsah edilmiş ve her yerde okunmuşdur. Türk Dili ve Edebiyâtı açısından bakıldığında da çok kıymetli olan Garîbnâme, Türk Dil Kurumu tarafından dört cild olarak yayınlanmışdır. Sizlere bir fikir vermek üzere, buraya eserden birkaç beyt kaydediyorum :
Merdân-ı Hakk bu dünyâda maksûdlara kalmadılar
Mülk-i bekâ bulmuş iken meyl-i fenâ kılmadılar
Ma'lûmdur âhi yol eri Mevlâ içün n'itdikleri
Mihnet içinde her biri miskîn olup gülmediler
Müştâkların oldur işî müdâm akar gözü yaşı
Mutlak Hakk'ı seven kişi mâla câna kalmadılar
Meşhûr dürür cümle dile Mansûr külün virdi yile
Mecnûn mesel oldu dile ma'şûkdan ayrılmadılar
Muhkem isen sen bu işe münkir gibi dime nişe
Müşkili yok başdan başa mü'min olan ölmediler
Mahlûk bilisinden geçen mi'râc dapa oldur uçan
Ma'nâ şerâbından içen mestlikden ayılmadılar
Menzil 'aşk dürür Âşık'a minnet şükür yüz bin Hakk'a
Menzil bulan mülk-i bekâ medh ile ırılmadılar
Garîbnâme'den başka risâle şeklinde birkaç eseri daha olan Âşık Paşa'nın şiirlerinden de bir kısmı günümüze intikâl etmişdir. Bazıları yanlışlıkla Yûnus Emre Hazretlerine atfedilen bu şiirler hakîkaten pek ârifânedir. Hazret-i Mevlânâ'ya ve Yûnus Emre'ye büyük muhabbeti olan Âşık Paşa'nın eserlerinde bu iki ulu velînin tesirleri açıkça görülür. İşte bir misâl :