18 Ocak 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
Âşıklar iki cihânda nefs murâdın almayalar
Ağlayalar dünü günü şâd oluben gülmeyeler
Aşk yoluna girenlerin işi hep nefs ile mücâhededir. Aşıkın yegâne maksadı Hakk'a vuslatdır. Maksadı bu olan ne bu dünyânın nimetlerine bakar ne de öbür dünyânın. Hasret ateşiyle âh u zâr etmek de âşıkların alâmetlerindendir. Gaflet içinde gülüp oynayan kişinin aşk ile ne işi olabilir?
İlm ü amel terk edeler dost ile ahdi berkideler
Yüz tutup dosta gideler aldanup kalmayalar
Aşk yoluna giren kişi, allâme-i cihân da olsa ilmine kıymet vermez, ilmi Allah ile arasında bir perde yapmaz. Âşık, ne kadar âbid ve zâhid de olsa, sabahlara kadar ibâdet, tâ'at ve zikrullah ile meşgûl de olsa bu amellere hiç kıymet vermez. Bütün bu ameller için bir karşılık da beklemez, bunları ma'şûkunu hoşnûdluğu ve rızâsı için hem de seve seve yapar.
Sekiz uçmak bezeklerin hûr u kusûr köşklerin
Arz ideler âşıklara hergîz nazar kılmayalar
Âşıklara sekiz cennetin nimetleri, süsleri, hûrîleri, kasırları, köşkleri verilse de onlara nazar etmezler, kıymet vermezler. Zîrâ onlar bütün bu nimetlerin sâhibini arzu ederler. Bunun misâli tıpkı bir eve davet edilenlerden bazılarının ev sâhibinin ikrâmıyla ilgilenmeleri, bazılarının ise ne ikrâm edilirse edilsin sadece ev sâhibi ile ilgilenmeleri gibidir.
Âşıkların ma'şûk ile cândan öte esrârını
Şol sır içinde sırrını feriştehler bilmeyeler
Âşıkların Allah ile aralarında öyle bir sır vardır ki bu sırra melekler bile vâkıf değildir.
Âşıklar dost dîdârını kanda baksalar göreler
Mûsâ'leyin münâcâta Tûr'u ta'yîn etmeyeler
Âşkın öyle bir mertebesi vardır ki âşık nereye baksa ma'şûkunu görür. Allah âşıkları da bu mertebeye gelince her şeyde Hakk'ın esmâ ve sıfâtının zâhir olduğunu görürler. Bu hâle gelen âşıklar için belli bir zamâna belli bir mekâna da ihtiyâc yokdur, onların her ânı böyledir. Buna zikr-i dâim de denir.
Tûr ne hâcet âşıklara çün her yerde ma'şûk bile
Dâim münâcât edeler bir dem ayrı olmayalar
Mâdem ki her şeyden Hakk'ın esmâ ve sıfâtı zuhûr etmekdedir, mâdem ki Allah bize şah damarımızdan da yakındır, mâdem ki Allah bizi her ân görmekde, kalbimizden geçenleri dahî bilmekde ve murâkabe etmekdedir, öyleyse zikrullahıu bir zamâna veya mekâna tahsîs etmek olmaz.
Vahdet·i sırfa erenler ol dost ile dost olanlar
Ol denizde gark olanlar âd ü sâna gelmeyeler
Aşk yolunda daha da ileri giderek Hakk'da yok olanlar yani vahdet denizinde boğulanlar, tıpkı bir yağmur damlasının uzun yollardan türlü türlü merhalelerden geçerek, denize ulaşmasıyla artık damla olmakdan çıkması gibi, adlarını ve sanlarını yok ederler. Yani kendi sıfatlarını bırakır, Hakk'ın sıfatları ile sıfatlanırlar.
Eşrefoğlu Rûmî sende aşk içinde mahvola gör
Tâ ki sende senliğinden zerre gubâr bulmayalar
Hakk'a ulaşmak için aşk yoluna girerek, nefsi mahv etmek, hattâ benlikden zerre kadar dahî olsa bir iz kalmayacak şekilde geçmek gerekdir.
Eşrefoğlu Rûmî
Kuddise Sırruh